BOŞANMA DAVALARINDA EŞLER ARASINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT KOŞULLARI


Yasemin ACAR

Yönetici Avukat

BOŞANMA DAVALARINDA EŞLER ARASINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT KOŞULLARI

BOŞANMA DAVALARINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

 

BOŞANMA DAVALARINDA TAZMİNAT VE NAFAKA

1. MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

Madde 174- Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

 

II. MADDİ TAZMİNATIN HUKUKİ NİTELİĞİ VE AMACI

A. HUKUKİ NİTELİĞİ

Boşanma halinde maddi tazminat talebinin hukuki niteliği açısından doktrinde ağır basan görüş bir haksız eylem tazminatı olduğu, bir hukuki ilişkinin ihlali olduğu için nispi bir haksızlık olduğudur. Maddi tazminat alacağı, başkasına temlik edilebilir veya zarara uğrayan kimsenin ölümü halinde mirasçılarına geçer. Talep sahibi, hakkından tümüyle veya kısmen vazgeçebilir.

B. AMACI

Boşanma halinde maddi tazminat talebinin amacı, boşanma nedeniyle kusursuz veya daha az kusurlu taraf bakımından ortaya çıkan zararları gidermektir. Boşanma sonrasında eşin bu talebi, evlilikteki hayat standardının boşanmadan sonra da devam ettirebilmesine yöneliktir. Maddi tazminat, boşanma yüzünden meydana gelen maddi zararları karşılamaya yönelik olup, Borçlar Kanununun düzenlediği ölüme neden olma halinde yoksun kalınan destek tazminatı ve yaralanma halinde cismani zarardan doğan tazminatı matematiksel olarak hesaplama imkanı varken, boşanma halindeki maddi tazminatı hesaplama imkanı yoktur.

  • Boşanmaya karar verilmiş olması

            Maddi tazminat boşanmaya dayalı bir hak olup, talebin kabulü için öncelikle boşanmaya karar verilmiş olması gerekir. Nitekim TMK madde 174/I maddesinde de “boşanma yüzünden zedelenen” ifadesi ile ilgili hususa işaret edilmekte, süregelen              Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğu görülmektedir. Boşanma davası reddedilince maddi tazminata karar verilmesi mümkün olmayacağı gibi, ayrılığa karar verildiğinde evlilik bağı devam ettiği için eşlerin evlilikten doğan hak ve yükümlülükleri sona ermeyip bu durumda da maddi tazminata hükmedilmeyecektir. Yine evlilik ilişkisi boşanma kararı dışında, mesela ölüm ile sona erdiğinde, miras hukuku hükümleri devreye girecek maddi tazminat talebi dikkate alınmayacaktır. TMK madde 174‟e göre boşanma kararının varlığı maddi tazminata hükmedilmesinin sıkı sıkıya bir şekil şartı olup, boşanma kararı ile zararın doğması arasında uygun illiyet bağı aranmaktadır.

 

  • Talep şartı

         Talep olmadan hâkim re‟sen tazminata hükmedemez21 (HMK 26). Ayrıca, taleple bağlılık kuralı (talepten fazlaya hükmetme yasağı) uyarınca tazminat belirlenirken istem miktarı aşılamaz. Maddi tazminat davalarında fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması diye bir kavram söz konusu olmayacağı gibi, ne istenecekse belirtilmelidir. Hâkimin istenilen miktarı aşması söz konusu olmayacağı gibi, fazlaya ilişkin hakları saklı tutması da imkansızdır. Maddi tazminatın yabancı para esas alınarak yapılması da imkânsızdır. Zira ortada yabancı para üzerinden yapılmış bir sözleşmeden kaynaklanan bir dava söz konusu değildir. Maddi tazminat talebinde bulunma, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan bizzat hak sahibi yani boşanma sonucu maddi zarara uğrayan taraf ileri sürebilir. Talep sahibi bu haktan tamamen veya kısmen vazgeçebilir. 

 

  • Bir zarar doğmuş olması

            Maddi zarar, bir kimsenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalmadır. Zarar verici eylem olmasaydı malvarlığının bulunacağı durum ile eylem sonucu bulunduğu durum arasındaki fark maddi zarar olup, bu zarar malvarlığının aktifinin azalmasından, mahrum kalınan kârdan veya pasifin artmasından kaynaklanabilir. Boşanma halinde bahsedilen maddi zarar teknik anlamdaki zarar kavramından farklı olup, maddi tazminat talep eden eşin mevcut veya beklenen yararları zarar görmüş olmalıdır. Zararın hukuka aykırı bir eylem sonucu doğması halinde tazminat söz konusu olur. Varolan yararlar eşin parasal bir zarara uğraması sonucunu doğuran mevcut bir parasal durumu ifade etmektedir. Örnek olarak, eşlerin evlilik birliği içinde sağladıkları bakım nafaka hakkını, mal rejimi ile elde ettikleri hakları, diğer eşin bir malını kullanarak ve işleyerek sağladığı yararı, diğer eşin işyerinde çalışarak elde ettiği kazanç kaynağı gibi çıkarları gösterebiliriz.

            Evlilik sürecinde eşlerin birbirine vermiş oldukları hediyeler ise, evlilik töreni sırasında verilen hediyelerin aksine varolan bir çıkarın yitirilmesi olarak değerlendirilir. Beklenen çıkar, henüz doğmamış bulunan fakat evlilik devam etse idi büyük bir olasılıkla doğacaktı denilebilen olası çıkarları ifade etmektedir. Beklenen çıkarlara örnek olarak, eşi dolayısı ile alacağı dul maaşından yoksun kalması, yine aileye ait işletmede çalışarak gelir elde etmekte iken, boşanma nedeniyle bu olanağın yitirilmesi durumları gösterilebilir. Yargıtay, beklenen yararları örneklerken; karı koca arasındaki mal rejimlerinin erken sona erdirilmesi, bir yardım sandığı yararlarından yoksun kalmayı örnek olarak göstermektedir. Bununla birlikte, yetişkin çocukların  infak, iaşe ve evlendirme giderleri, kadının malların alınması sırasında kocasına parasal katkıda bulunması, araç alımına katkı gibi şeylerin maddi tazminatı gerektirmeyeceği, yine evliliğe emek vermenin maddi tazminatı gerektirecek bir olay olmadığı gibi yoksulluğa düşeceğinden bahisle maddi tazminata hükmedilemeyeceğine ilişkin kararlar da bulunmaktadır.

  • Tazminat isteyen tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması

            Kusur, hukuka aykırı eylemde bulunan kişinin hukuk düzeni tarafından beğenilmeyen davranışları olup, sorumluluğun kaynağını oluşturur. Maddi tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir. Maddi tazminat  isteyen eş karşı tarafın kusuru nedeniyle boşanmaya karar verildiğini ispatlamalıdır. Boşanma davasında kusur itiraz niteliğinde olup hâkim re‟sen göz önünde tutacaktır. Ancak, evlilik birliğinin sarsılmasına dayanan boşanma davasında, davacının kusurunun daha ağır olması durumunda davalının açılan davaya itiraz hakkı olduğu, ancak bu itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması halinde evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından yarar kalmadığı bahsiyle boşanmaya karar verileceği TMK madde 166‟da belirtilmiştir. Tazminat isteyen tarafın kusuru, boşanmaya sebep olan olaylara oranla tali (ikinci) derecede ise, örneğin eşi zina yapan kadının yatak odasını ayırması gibi durumlar var ise hâkim tazminata karar verebilir. Hâkim, tali kusuru müterafik kusur sayarak BK 44‟e göre tazminatın indirilmesine gidebilir. 4721 sayılı Kanun ile az kusuru olan eşe de boşanma halinde maddi tazminat isteme hakkı tanınmıştır. Kusurun azlığı tazminat  hukukunun genel ilkelerine göre belirlenecek, tek başına boşanmaya neden olmayacak derecede kalmış davranışın oluşturduğu kusur, az kusur olarak değerlendirilebilir.

  • Tazminat istenen tarafın kusurlu olması

            Davalı tazminat istenen taraf boşanmada kusurlu olmalıdır. Tazminat istenen tarafa akıl hastalığı gibi iradi olmayan sebeplerle kusur yüklenemiyorsa tazminat talebi reddedileceği gibi, eşit kusurlu olması halinde de talep reddedilecektir. Aranan kusur    boşanma sebebinde etkili olan kusur olup, kusurun ağır olması şart değildir. Kusurun tespitinde evlilik öncesi veya sonrası olaylar değil, evliliğin devamı boyunca meydana gelen olaylar esas alınır. Mutlak boşanma nedenleri olan zina  (TMK madde 161), hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK madde 162) nedenleri ile terk (TMK madde 164) varlığının kanıtlanması halinde boşanmaya karar verileceğinden, davalı eş kusurlu sayılacaktır. Hiçbir sebep yokken, eylemli  üç yıl ayrı yaşama süresinden (TMK 166/son) yararlanmak için boşanma davası açılması kusur oluşturur. Yargıtay, hiçbir sebep yokken boşanma davası açmayı da kusurlu davranış olarak görmekte, boşanma hükmünü elde etmek için yapılan davranışları kusurlu davranış olarak nitelemiştir. Kadının geçimsizlikte hiç bir kusuru yoktur. Başka bir anlatımla, mutlak boşanma nedenleri kusur ilkesine dayandığından, bu nedenlerden birisine dayanılarak karar verildiğinde davalı tarafın kusuru             sabitleşmiş olur. Nisbi boşanma sebeplerinden suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK madde 163) nedeni de evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğinden, davalı taraf kusurlu sayılacak; yine evlilik birliğinin temelden sarsılması (TMK madde 166) nedeniyle boşanma halinde ise, kusur durumu somut olayın özelliğine göre belirlenecektir. Anlaşmalı boşanma davalarında ise kusur araştırması yapılamaz.

  • Boşanma ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması

            Boşanma ile ortaya çıkan ve çıkma ihtimali olan maddi zarar ile boşanma arasında illiyet bağı bulunmalı, yani boşanma sonucu tazminat talep eden zarara uğramış olmalıdır. Borçlar hukukuna göre uygun illiyet bağı, somut olayla gerçekleşen türden bir neticeyi, olayların normal akışına ve hayat tecrübelerine göre mahiyeti ve ana temayülü itibariyle meydana getirmeye genel olarak elverişli olan veya bu türde bir neticeyi gerçekleştirme ihtimalini objektif olarak arttıran mecburi şart ile söz konusu netice arasındaki bağdır. Aile hukuku açısından davalı eşin kusurlu bir davranışı ile maddi zarar meydana gelmelidir. Bu nedenle evliliğin devamı boyunca meydana gelen olaylar esas alınmalıdır. Maddi tazminat isteyen taraf, boşanmaya ve yarar kaybına davalı tarafın kusurlu davranışlarının neden olduğunu ispatlarsa illiyet bağı kurulmuş olacaktır.

  • Zararın hukuka aykırı bir eylem sonucu doğmuş olması

            Boşanmaya sebep olan olayların TMK anlamında haksız davranışlar olup eşlerden birinin kusurlu davranışının maddi tazminat nedeni sayılabilmesi için hukuka aykırılık bağının ayrıca aramaması gerektiğini düşünürken, Yargıtay hukuka aykırılık bağı şartını da aramaktadır. Yargıtay, hukuka aykırılık bağını genel tazminat hukukunda aranan bir şart olduğu için kıyas yolu ile aynen boşanmadan doğan tazminat hukukunda da aramaktadır. 82 Emredici hukuk kurallarına, ahlaka, örf ve  âdetlere ilişkin kurallara aykırılık eylemi hukuka aykırı hale getirir.

  • Evliliğe emek vermek tek başına tazminat için yeterli değildir 

           Yargıtay kararlarında TMK gereğince maddi tazminata karar verilebilmesi için davalının, mevcut ve muntazar bir menfaatinin boşanma yüzünden haleldar olduğunun gerçekleşmiş olmasının gerekli olup, davalının evliliğe emek vermesinin tek  başına maddi tazminatı gerektiren olay olmadığı kanısına varılmıştır.


III. MADDİ TAZMİNAT MİKTARI

Maddi tazminat miktarının belirlenmesine ilişkin hüküm açık, infazda tereddüde yer vermeyecek şekilde olmalı ki, ne kadar maddi tazminat miktarı isteminde bulunulduğu bilinsin ve hâkim ona göre maddi tazminata hükmedebilsin. TMK madde 174/I‟de davacının uygun bir miktarda maddi tazminat isteyebileceğini belirtmiş, tam olarak somut bir ölçü getirmemiştir.  Hâkim maddi tazminat miktarını belirlerken takdir yetkisini hakkaniyet ilkesine göre kullanacak, tazminat miktarının belirlenmesinde BK madde 43/I‟deki genel hüküm olan olayın özelliklerine ve failin kusur derecesine göre takdir yetkini kullanacaktır. Maddi tazminat miktarının hesabında borçlunun birlikte kusuru tazminat hesabından indirim sebebidir. Boşanma halindeki maddi tazminat, kusursuz veya daha az kusurlu tarafın haksız olarak boşanma ile yüz yüze gelmesi sonucu, katlanmak zorunda kaldığı maddi zorluklar ve kayıpların karşılığıdır. Doktrin ve uygulamada maddi tazminatı belirlemede kabul edilen ölçütler şunlardır; toplumun genel yapısı ve yaşam koşulları, tarafların evlilik birliği içindeki durumları ile sahip oldukları olanaklar, maddi tazminat talep eden taraf açısından zedelenen menfaatlerin varlığı, eğitim düzeyi, yaş itibariyle yeniden evlenme şansını kaybetme oranı, evliliğin devam süresi, tarafların boşanmadaki kusur dereceleri, boşanma sebebiyle diğer eşin sosyal güvenlik kuruluşunun imkanlarından yoksun kalması (kıdem tazminatı, tedavi yardımı, sosyal tesislerden yararlanma vb.), oturdukları evin yeri ve özellikleri, aile bireylerinin barınma, beslenme, eğitim gibi yaşam özellikleri, eşlerin çalışıp çalışmadıkları ve gelirleri, ortak malların idare ediliş biçimi, eşin işyerinde çalışıyor ise boşanma nedeniyle işsiz kalması, davacının eşine güvenerek öğreniminden ve işinden ayrılmış olması, istenilen tazminatın başka bir yerden karşılanması olanağının bulunup bulunmadığı, kusur durumu ile davacı tarafın varsa daha az olan kusuru, tarafların sağlığı, çocuklara bakmakla yükümlü olup olmadıkları, yaşlarını bir arada değerlendirerek özellikle ileriye dönük geçim çıkarları göz önünde tutulmalıdır.

IV. MADDİ TAZMİNAT İSTEMİNDE ZAMANAŞIMI

Maddi tazminat istemi boşanma davasının fer‟i olarak boşanma davası ile birlikte ileri sürülebileceği gibi, boşanma kararından sonra da TMK madde 178 hükmü gereği boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içinde de ileri sürülebilir.

VIII. MADDİ VE MANEVİ TAZMİNATTA GÖREVLİ MAHKEME

Maddi ve manevi tazminatta görevli mahkeme aile mahkemesi olup, aile mahkemesi bulunmayan yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi veya boşanma davasına bakan mahal mahkemesidir.

IX. MADDİ TAZMİNAT DAVALARINDA YARGILAMA USULÜ

Boşanmadan kaynaklanan maddi tazminat davalarında 09.01.2003 tarihli ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun usulleri uygulanır. Mahkeme tarafların mali ve içtimai sosyal durumlarını bünyesinde bulunan uzman sosyal çalışmacı ve pedagog, psikolog kişiler aracılığı ile araştırarak iki tarafın yararına olan kararı verir.

X. MADDİ TAZMİNAT DAVALARINDA HARÇ VE VEKALET ÜCRETİ

Maddi tazminat istemi, boşanma davası ile birlikte ileri sürülmüşse boşanma davasının fer‟i niteliğinde olduğundan ayrıca harca bağlı değildir. Boşanma davası ile birlikte ya da boşanma davası devam ederken verilecek dilekçe ile ya da tutanağa yazdırılmak suretiyle maddi tazminat taleplerinde bu istemler için ayrıca harç alınmaz. Maddi tazminat istemi bağımsız bir dava ile istenilmişse harca bağlıdır. Örneğin Yargıtay, son oturum karşılık davasındaki maddi tazminatın doğum masraflarından kaynaklandığını açıklayan kişinin isteğini, boşanmanın eki (fer‟isi) olarak yorumlanamayacağını, nisbi harç alınarak eksik olan harcın ikmal edilmesi gerektiğine karar vermiş, doğum masraflarını boşanmanın eki olarak yorumlamamıştır. Yine; Yargıtay, ev eşyaları ve ziynet eşyalarını da boşanmanın fer‟i niteliğinde görmemiş ve ayrıca harca tabi olduğuna karar vermiştir.

Maddi tazminat istemi boşanma davası ile birlikte ileri sürülmüş ise, istenilen tazminatın kabul veya reddedilmesine bakılmaksızın ayrıca vekalet ücretine hükmedilmez. Ancak, boşanma davasından ayrı olarak istemde bulunulmuşsa istenilen tazminatın kabul ve reddedilen miktarları göz önünde tutularak vekalet ücretine karar verilir.  Boşanma davaları, maktu vekalet ücretine tabi olup, boşanma davası sırasında ileri sürülen para alacağı, ziynet veya ev eşyasının aynen iade veya tazmini, katkı payı karşılığı, edinilmiş mallara katılma rejimi sonucu malların tasfiyesi, değer artışı payı gibi istemler boşanmanın fer‟i niteliğinde olmayıp nisbi vekalet ücretine tabidir.

I. BOŞANMADA MANEVİ TAZMİNAT KAVRAMI, HUKUKİ NİTELİĞİ ve AMACI

A. MANEVİ TAZMİNATIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve AMACI

1. Hukuki Nitelik

Boşanma halinde hükmedilen manevi tazminat, TMK.m.23 ve devamında düzenlenen şeref, haysiyet, hürriyet, ruh ve beden bütünlüğü ile sağlık, isim, resim gibi kişiliğin korunmasına yönelik düzenlemenin değişik bir uygulamasıdır . TMK.m.174’te düzenlenen manevi tazminat ancak boşanma halinde hükmedilebilen, boşanmaya neden olan olaylar yüzünden manevi tazminat isteyen tarafın, kişilik hakları ve aile bütünlüğüne ağır biçimde saldırıldığı için zarar görmüş olması durumunda ve bu yüzden saldırıya uğrayan eş tarafından manevi bir acı duyulması durumunda hükmedildiği için TMK. 24 ve BK 49. maddelerinde düzenlenen manevi tazminattan ayrılmakta, haksız fiil tazminatının özel bir görünümü halinde karşımıza çıkmaktadır4 . Boşanma halinde hükmedilen manevi tazminat, hukuksal niteliği itibariyle bir haksız fiil tazminatıdır. Hatta bazı yazarlar, TMK.m.174’ün metinden çıkartılarak haksız fiille ilgili BK.m.41 hükümlerine atıf yapılması yönünde görüş bildirilmiştir5 . Kanunun gerekçesinde boşanmaya, dolayısıyla manevi tazminat istemine dayanak yapılan olaylarda (haksız fiilde) davacının (zarar görenin) birlikte kusuruna uygulanacak haksız fiil kurallarına yollama yapılmıştır. BK.44. maddesine göre zarar gören, zararın doğmasına veya çoğalmasına yardım etmiş ve haksız fiili gerçekleştirenin durumunu ağırlaştırmışsa, hakim manevi tazminatı indirebileceği gibi tamamından da vazgeçebilecektir.

2. Manevi Tazminatın Amacı ve Fonksiyonu

Manevi tazminatın amacı, doktrinde tartışmalı bir konu olup, manevi tazminatın maddi tazminat gibi bir giderim niteliği taşımadığı, zarar görenin manevi acısını azaltacak bir tatmin sağlamayı amaçladığı7 , gerçek bir zararın denkleştirilmesi olduğu, manevi tazminatın zarar vereni cezalandırma amacı taşıdığı, manevi zararın tazmin etme ve telafi etme işlevine sahip olduğu yönünde değişik görüşler olduğu gibi; sosyal yardım, önleme ve caydırma işlevine sahip olduğunu ileri süren görüşler de vardır. Yargıtay, manevi zararın amacını şöyle açıklamaktadır; Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olması gerektiğini, hükmedilecek miktarın zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığını, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediğini, bu sebeplerle tazminatın sınırının amacına göre belirlenmesi gerektiğini, takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiğini vurgulamıştır. Manevi zarar, insan ruhuna verilen eza, ızdırap, moral bozukluğu olup şahsın şahsiyetine, karakterine, ahlaki ve hukuki değerlerine, onuruna ekonomik ve sosyal mevkiine yönelen kusurlu davranışla ortaya çıkar11. Manevi tazminatın fonksiyonu, belli bir meblağ ödenerek şahsın yıkılan psikolojik yapısını düzeltmektir.

3. Boşanmaya Sebep Olan Olaylar Yüzünden Davacı Tarafın Kişilik Hakkının Zarar Görmesi

Kişilik hakkı kişinin kendisine ait olan ve kişiliğini oluşturan kişi olması nedeniyle sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez tüm kişilik değerleridir. Başkalarına devri mümkün olmayan, parayla ölçülemeyen, miras yoluyla geçmeyen, haczedilemeyen, kişiye özel mutlak haklardan olup Anayasa ile güvence altına alınan herkesçe saygı gösterilmesi ve zarar verilmemesi gereken değerlerdir. Kişilik hakları, genel olarak kişiyi toplumdaki diğer insanlardan ayıran, bireysel unsurları oluşturan haklar olup; bedensel ve ruhsal sağlık, şeref ve haysiyet, giz alanı, görüntü ve isim üzerindeki haklar gibi geniş kapsamlı hakları ifade eder. Yargıtay, şahsi menfaat ibaresi ile şahsiyet haklarının kastedildiğini ifade etmiştir. Şahsiyet haklarının ise, ruhi ve bedeni tamamiyet, hürriyet, şeref, nesep, sıhhat gibi şahsa bağlı haklar olduğu yönünde karar vermiştir. Manevi zarar, kişi varlığında kişinin iradesi dışında meydana gelen zarar olup, kişiliğine yapılan hukuka aykırı saldırı sebebiyle duyduğu acı, elem, ızdırap olarak ifade edilmekte28, manevi tazminat ile kişinin ruhsal dünyasında meydana gelen yıkıntı azaltılmak istenmektedir. Eski Medeni Kanun manevi tazminata hükmedebilmek için, şahsi menfaatlerinin ağır bir surette zarar görmesi koşulunu ararken; TMK.m.174/2’de “kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf” denilmek suretiyle manevi tazminat istenebilmesi için kusursuz veya daha az kusurlu eşin kişisel değerlerinin zedelenmesinin ağır surette olması zorunluluğu kaldırılmıştır. 4721 sayılı Kanun’un 174/2 maddesi ile kişilik haklarının ihlalinde herhangi bir ağır-hafif şeklinde derecelendirme yapılmamış, manevi tazminata hükmetmek için kişilik hakkının saldırıya uğraması yeterli görülmüştür. Saldırının derecesi ancak manevi tazminat miktarının belirlenmesinde rol oynar30. TMK.’da yapılan değişiklikle kişilik hakkının ağır olması şartının kaldırılması, kişilik hakkının daha fazla korunması ve BK.m.49’daki genel hüküm ile uyum sağlama amacı taşımaktadır. Zira, BK m.49’da “ağır bir surette” tecavüz şartı yoktur31. Kişilik hakkının zedelenip zedelenmediğinin belirlenmesinde olayların niteliği ve talep eden tarafın duyduğu üzüntü derecesi dikkate alınmalıdır32. Davacı tarafın kişilik hakkının hangi hallerde zedelenmiş olduğu boşanmaya sebep olan olayların niteliği ve tazminat talep eden tarafın elem ve üzüntü derecesine göre belirlenir. Örneğin, eşlerden birinin zina etmesi diğer eşte genellikle çok büyük yıkımlara çoğu kez sebep olurken, eşinin zina etmesine hiç aldırmayan, duyguları rencide olmayan kişilerin varlığı gözetildiğinde kişiye göre değerlendirme yapmanın önemi ortaya çıkacaktır.33. Zina sebebiyle açılan boşanma davasında merak edilen bir diğer husus da, manevi tazminat isteminde bulunan tarafın kendi eşiyle zina yapmış olan üçüncü kişiden manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği hususudur. Bazı yazarlar, bu hususta üçüncü kişinin, bu işte kötü niyetli olup olmadığına bakmak gerektiğini, eğer zinayı karşısındakinin kiminle evli olduğunu bile bile, yani kasden yapmış ise, o zaman BK.m.41/II ve 49 hükümlerine göre, zinanın tarafı olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat talep edebileceğini vurgulamıştır. Zira, ortada bir haksız fiil mevcut olduğunu belirtmişlerdir.

III. Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesi

Manevi tazminat miktarını hakim takdir edecektir. Hakim, TMK.’nın kendisine verdiği takdir yetkisini kullanırken olayın ağırlığı, zararın ağırlığı ve oluş biçimi, kusur oranları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, yaşları, evliliğin devam süresi ve diğer hususlar araştırılıp sonuca göre karar vermelidir63. Yine yaşadıkları çevre, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut veya beklenen menfaat, sosyal statüleri de gözetilmesi gereken hususlardır64. Manevi tazminatı belirlemede en önemli ölçü, verilecek tazminatla talep eden tarafın zenginleşmemesidir. Yani “İyi ki de mağdur olmuşum!” dememelidir65. Manevi tazminatın miktarı, davacı tarafın kişilik haklarına yapılan saldırının gösterdiği özellikler, bozulan ruhsal denge, duyulan elem ve acı, zedelenen kişisel hakların ağırlığı ile orantılı olmalıdır66. Bu durumda her somut olayda yapılan değerlendirme farklı olmalıdır. Hakim, TMK.m.4’de öngörülen takdir hakkını kullanırken hak ve nesafetle hükmetmeli, hükmedilen tazminat miktarı makul, inandırıcı, orantılı olmalı; bir tarafı zenginleştirecek diğer tarafı ise müzayakaya düşürecek ölçüde olmamalıdır67. Manevi tazminat miktarı bir zenginleşme aracı olmamalıdır. Tazminat miktarının takdirinde, saldırı teşkil eden eylem ve olayın özellikleri, tarafların kusur oranları, toplumdaki statüleri açısından bu olayın önemi, tarafların ekonomik durumları gibi birçok etken gözönünde bulundurulur68. Yine, yalnız olay sırasında duyulan acı, elem değil sonrasında da bu acı dolayısı ile ızdırap duyup duymayacağı, paranın satın alma gücü de dikkate alınmalıdır69. Yargıtay, Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesinin, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngördüğünü, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacının, ağır yada eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği durumlarda, mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK.m.4, BK.m.42,43,44,49) dikkate alınarak, davacı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

VII. Manevi Tazminat Konusunda Borçlar Kanunu İle Medeni Kanun Hükümlerinin Yarışması

TMK.m.24 kişiliğin hukuka aykırı her türlü saldırıya karşı korunmasını düzenlemekte, BK.m.49’a göre şahsiyet hakkı hukuka aykırı şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık bir miktar para ödenmesini talep edebilmektedir. TMK.m.174/II boşanma halinde manevi tazminatı düzenlemekte, BK.m.49 ile olan ilişkisinde özel hüküm-genel hüküm ilişkisi içerisine girmektedir. Türk Hukuku’nda da evlenme ile kişisel haklar ortadan kalkmadığı için, evli olmayan kişiler arasında nasıl BK.m.49 uygulanıyorsa, evli kişiler arasındaki kişilik haklarının ihlali halinde de bu hüküm aynen uygulanabilmelidir. Bu durumda boşanan eş, manevi tazminat talebi için isterse TMK.m.174 gereğince dava açabileceği gibi, BK.m.49 gereğince de dava açabilir. Ancak, boşanma davası ile birlikte manevi tazminat talebinde bulunması sonucunda bu istemi doğrultusunda karar verildikten sonra, artık BK.m.49’a göre manevi tazminat talebinde bulunulamaz. Manevi tazminata konu eylem için BK.49 ve TMK.24. maddeleri dikkate alınarak manevi tazminata karar verildikten sonra aynı maddi olaylara dayanarak TMK.m.174/II hükmüne göre manevi tazminat istenemez. Burada hakların yarışması söz konusu olup, davacı taraf seçimini yapıp manevi tazminata mahkemece karar verildikten sonra bu haktan vazgeçilemez.

AVUKAT HÜSEYİN ACAR