ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İFŞA SUÇU

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İFŞA SUÇU

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İFŞA SUÇU

Özel hayatın gizliliğini ifşa suçu Türk Ceza Kanununun Kişilere Karşı Suçlar başlıklı 2.Kısmının 9.Bölümünde düzenlenen Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar arasında yer almaktadır.

SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

Üç alan teorisine göre hayat alanı ; gizli hayat alanı , özel hayat alanı ve ortak hayat alanı olmak üzere üçe ayrılır. Herkese açık eylemlerin gerçekleştirildiği kamuya açık olan alan ortak yaşam alanı olarak adlandırılır. Özel yaşam alanı ise sadece izin verilen kişilerin parçası olabileceği ve dolayısıyla bireyin rızasının esas olduğu bir alandır. Hayatın gizli alanı kişinin sırları, gizli duyguları, düşünceleri, ümitleri, korkuları ve dilekleri gibi bilgilerin toplamından meydana gelir ve bu alan mutlak olarak korunur. Özel hayatın gizliliğini ifşa suçuyla kişinin özel hayat alanı korunmaktadır. Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 2015/16560 Esas , 2017 / 4579 Karar sayılı dosyasında özel hayatın kapsamı şu şekilde açıklanmıştır:

‘‘Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.’’

Özel hayatın gizliliğini ifşa suçuyla korunan hukuksal değer özel hayatın gizliliğinin korunması hakkıdır. Bu hak Anayasanın 20. maddesinde düzenlenmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2015/708 Esas , 2019/414 Karar sayılı dosyasında da buna yer verilmiştir :

‘‘5237 sayılı TCK'nın 134. maddesinde düzenlenen suç ile korunan hukuki yarar; özel hayatın gizliliği ve korunması hakkıdır. Kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunmasını isteme hakları olması nedeniyle bu suçun işlenmesi sonucu özel hayatlarının gizliliği ihlal edilmiş olmaktadır. Ancak suçun oluşabilmesi için bu ihlalin hukuka aykırı olarak yapılması zorunludur.’’

SUÇUN KONUSU

Özel hayatın gizliliğini ifşa suçunda suçun konusu , mağdurun özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleridir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2015/708 Esas , 2019/414 Karar sayılı dosyasında da bu hususa yer verilmiştir :

‘‘Özel hayata ilişkin her hususun değil, yalnızca görüntü veya seslerin ifşa edilmesi bu fıkradaki suçun oluşumuna sebebiyet verecektir. Bu görüntü veya sesler, hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle de elde edilmiş olabilir. Özel hayata ilişkin bu kayıtların, taksirle ya da tamamen hukuka uygun elde edilmiş olsa dahi, bilerek, isteyerek ve ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında ifşa edilmesi, bu bağlamda içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen suçu oluşturacaktır. İfşanın kabulü için, görüntü veya sesin ilgili olduğu kişinin anlaşılması, en azından anlaşılabilir olması ya da açıklanması gerekmektedir. Bu fıkradaki suçun oluşumu için ifşanın hukuka aykırı olması gerekmektedir.’’

Fotoğrafların ya da seslerin özel hayata ilişkin olmaması durumunda kişisel verilerin ifşası suçu gündeme gelir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/708 Esas , 2019/414 Karar sayılı dosyasında mağdurun özel hayatına ilişkin fotoğrafların yayılmasını TCK 136 kapsamında değil TCK 134/2 kapsamında değerlendirmiştir. Anılan karar şu şekildedir :

‘‘… sanığın, katılanın özel yaşam alanı kapsamında bulunan iç çamaşırlarını ve geceliğini ifşa etmesinin TCK'nın 134. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu, katılanın özel hayatına ilişkin fotoğrafları hukuka aykırı şekilde ifşa etmesinin TCK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu, katılanın kişisel veri niteliğindeki ad, soyad ve cep telefonu numarasını hukuka aykırı şekilde yaymasının TCK'nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturduğu…’’

MADDİ UNSUR

Özel hayatın gizliliğini ifşa suçunda maddi unsur özel hayata ilişkin görüntü ya da seslerin ifşasıdır. İfşa, bir şeyi açığa çıkarma anlamına gelmektedir. Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 2013/ 2390 Esas , 2013 / 27462 Karar sayılı dosyasında özel hayatın gizliliğini ifşa suçuyla ilgili şu ifadelere yer verilmiştir :

‘‘Bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi, TCK'nın 134/1. maddesinin 2. cümlesinde; bu kayıtların, taksirle ya da tamamen hukuka uygun elde edilmiş olsa dahi, bilerek, isteyerek ve ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması, TCK'nın 134/2. maddesinde, birbirinden bağımsız iki ayrı suç olarak düzenlenmiştir.’’

Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/1005 Esas , 2020/3902 Karar sayılı dosyasında mağdurun özel hayatına ilişkin fotoğrafların yayınlanmasının müstehcenlik değil özel hayatı gizliliğinin ifşası olduğuna karar verilmiştir :

‘‘Sanığın ikrarına ve dosya kapsamına göre, sanık ...’in, 17 yaşındaki mağdur ... tarafından aralarındaki arkadaşlık ilişkisinin sona erdirilmesine ve tekrar birlikte olma teklifini de mağdurun kabul etmemesine tepki olarak, mağdurun beraberlikleri döneminde kendisine gönderdiği dosyada mevcut üzerinde sütyen ya da atlep olup, yalnızca göğüs hizasına kadar görüntülenen poz vermiş şekilde çektirdiği fiziksel mahremiyetine ilişkin fotoğraflarını, mağdurun adını ve soyadını taşıyan sahte facebook hesabı üzerinden, onun rızasına aykırı şekilde yayımlaması biçiminde subut bulan eyleminin, TCK'nın 226. maddesinde tanımlanan müstehcenlik ve iddianamede yazılı TCK’nın 135. maddesindeki kişisel verilerin kaydedilmesi suçları kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, sanığın eyleminin TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğuna dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.’’

Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/12886 Esas , 2020/513 Karar sayılı dosyasında mağdurlar arasındaki ilişkinin varlığını ve boyutunu gösteren fotoğrafların gönderilmesini özel hayatın gizliliğini ifşa kabul etmiştir :

‘‘Şikayete konu fotoğraflarda, aynı yatağa uzanan ve yarı çıplak olan mağdurların birbirlerine sarıldıkları, yine yan yana oturan mağdurlardan Murat’ın diğer mağdur ...’ye sarılıp onu öptüğü dikkate alındığında, mağdurlar arasındaki ilişkinin varlığını ve boyutunu gösteren mağdurların cinsel ve fiziksel mahremiyetlerine ilişkin özel yaşam alanı kapsamındaki fotoğraflarının, onların rızası dışında ele geçirilip, cep telefonuna kaydedilmesi eyleminin, TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında, söz konusu fotoğrafların mağdur ...’ye gönderilmesi eyleminin ise ancak diğer mağdur ...’a yönelik görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebileceği gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülüp, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizdir.’’

NİTELİKLİ HAL

1.Bu suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi durumunda verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu nitelikli hal 137.maddede düzenlenmiştir .

2.Bu suçun belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi durumunda verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu nitelikli hal 137.maddede düzenlenmiştir .

MANEVİ UNSUR

Maddede özel hayata ilişkin fotoğraf ve seslerin ‘HUKUKA AYKIRI’ ifşa edilmesi suç olarak düzenlendiğinden bu suçun olası kastla işlenmesi mümkün değildir. Kanun koyucu bu suçun oluşabilmesi için failde özel bir hukuka aykırılık bilincinin bulunması gerektiğini istemiştir. Bu nedenle suç kasten işlenebilir. Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 2013/ 2390 Esas , 2013 / 27462 Karar sayılı dosyasında özel hayatın gizliliğini ifşa suçunun manevi unsuru şu şekilde açıklanmıştır: ‘

‘Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, genel kast ile işlenebilen suçlardan olup, sanığın, “kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal etme” neticesini bilmesi ve istemesiyle TCK'nın 134/1. maddesinin ilk fıkrasındaki; bir özel hayat görüntüsü ya da sesini ifşa etmesi halinde anılan maddenin ikinci fıkrasındaki suçun manevi unsuru oluşur; ancak, her iki halde de kastın varlığından söz edebilmek için sanığın hukuka aykırı hareket ettiğini bilmesi ve bu biçimde hareket etmeye devam etmesi gerekir.’’

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Kanun koyucu , bu suçun oluşabilmesi için failde hukuka aykırılık bilincinin olmasını aramaktadır. Bu nedenle suçun oluşumu için failin mağdurun özel hayatına ilişkin fotoğraf ya da sesleri ifşa etmesinin yanında bir de hukuka aykırılık bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.

Hukuka aykırılık bilinci doktrinde bir görüşe göre kastın kapsamı içindedir. Yani tipikliğin içerisinde yer alır. Bu nedenle kanununun hukuka aykırılık bilinci aradığı hallerde suç olası kastla işlenemez. Diğer görüşe göre hukuka aykırılık kusurluluk içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle fiilin olası kastla işlenmesi mümkündür. Kanımca haksızlık bilinci kastın kapsamında yer almalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/631 Esas , 2016/349 Karar sayılı dosyasında hukuka aykırılık şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Esasen kural olarak, failin suç saydığı bir sonucu bilmesi, istemesi ve bu suretle harekette bulunması, kastın varlığı açısından yeterlidir. Ayrıca, sonucun yasaya veya hukuka aykırı olduğunu bilme şartı aranmaz. Ancak, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu bakımından yasamız, eylemin ‘hukuka aykırı’ işlenmesini şart koştuğundan, failin bu şekilde hareket ettiğini bilmesini ve istemesini aramaktadır. Bu durumda, failin, işlediği fiilin hukuka aykırılık bilincine de sahip olması gerekmektedir.’’

HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

1.İlgilinin rızası : Özel hayatın sahibinin verdiği rıza geçerli olarak kabul edilip bu rıza kapsamında hareket edilmesi durumunda suç oluşmamaktadır. Rızanın suç işlenmeden önce verilmesi gerekmektedir. Ancak doktrinde bir grup yazar bu suç için verilecek rızanın geçerli olmayacağını düşünmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2011/230 Esas , 2011/273 Karar Sayılı dosyasında rızanın şartları şu şekilde belirlenmiştir :

'' Gerek öğretide gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı üzere ilgilinin rızasına dayalı hukuka uygunluk nedeninin varlığı için gerekli koşullar şu şekilde sıralanabilir:

a) İlgili kişinin suç konusu üzerinde serbestçe tasarruf hakkı olmalıdır.

b) Rıza verilen hususlarda aydınlatılmış olmalıdır.

c) Rızayı serbest olarak özgürce açıklamalıdır.

d) Rıza baştan itibaren bulunmalı, eylemin gerçekleştirilmesinden önce veya en geç suçun işlendiği sırada açıklanmalıdır. Failin hareketini yapmasından sonra açıklanan rıza, artık rıza değil, bir icazet olacak ve eylemde hukuka uygunluk etkisi yaratmayacaktır.

e)İlgili kişi rızaya ehil olmalıdır. İlgili kişinin rızaya ehil olmasından iki şeyi anlamak gerekir. Birincisi, rızayı normun koruduğu hukuksal yararın sahibi açıklamalıdır.’’

2.Hakkın icrası : Bu suçta basın ve ifade özgürlüğü hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmelidir. Özellikle kamuya mal olmuş kişilerin özel hayatı diğer insanlara göre daha dar olduğundan onlara yönelik hareketler genellikle basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2017/5328 Esas , 2018/2245 Karar sayılı dosyasında basın özgürlüğünün kısıtlanamayacağı ifade edilmiştir. Bu nedenle özellikle kamuya mal olmuş kişilerin özel hayatlarının diğer insanlara göre daha dar olduğu , bu nedenle yapılan haberlerin basın özgürlüğü kapsamında kalması gerektiği kabul edilmelidir.

‘‘AİHM, birçok kararında, AİHS'nin 10. maddesinin sadece ifade edilen düşünce veya bilginin esasını değil, aynı zamanda bunların aktarılma biçimlerini de güvence altına aldığını belirtmiştir. Bu anlamda, AİHS'de özel olarak düzenlenmeyen basın özgürlüğü, AİHS'nin 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü içerisinde ele alınmıştır. İç hukukumuzda ise Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında basının hür olduğu ve sansür edilemeyeceği, üçüncü fıkrasında basın ve haber alma özgürlüğü bakımından devletin pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu, dördüncü fıkrasında da basın özgürlüğünün sınırlandırılmasında Anayasa'nın 26 ve 27. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Basın özgürlüğü, bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğüdür, diğer yönüyle ise bu özgürlük, halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır. Bu şekilde basın kamuoyunun bilgi edinme hakkı bakımından birincil derecede önemi bulunan “halkın gözcülüğü” ya da “bekçisi” görevini yapabilir…’’

Ancak Yargıtay 2012/ 32005 Esas , 2013 / 15770 Karar sayılı dosyasında haber hakkının sınırlarının aşılmasını suç olarak kabul etmiştir :

‘‘Bu açıklamalar ışığında: dosya içeriğine göre; ses sanatçısı olan mağdurenin, tatilini geçirdiği Bodrum'da, toplumun denetiminden uzaklaştığı bir tekne içerisinde, üzerinde mayosu olduğu ve ayakta durduğu sırada, rızası olmadan ve farkına varmadan fotoğrafının çekilip; Akşam Gazetesinin 4. sayfasında, barış bodrum'da adı altında, magazin haberleri içerikli köşeyi hazırlayan gazeteci sanık tarafından, Sezen 'Düş Zamanı'nda başlıklı haberde, bilgisi ve izni olmadan yayınlandığı olayda, kamuya mal olmuş mağdurenin, toplumun bilgilendirilmesi ve haber alma hakkı kapsamına giren özel yaşam alanına (örneğin, denizde boğulma tehlikesi atlatarak, sağlığında rahatsızlık meydana gelmesi gibi) dahil olmayan, mesleki faaliyeti içerisinde de yer almayan bir konuda, ailesi ve yakın çevresiyle geçirdiği tatil hakkında, okuyucuya bilgi aktarılarak, fiziksel mahremiyetine dair fotoğrafının çekilip, yayınlanmasında kamu yararı bulunmaması sebebiyle eylemi hukuka uygun kılan basının haber verme hakkı sınırlarının aşıldığı gözetilmeden, haberde yer alan ...tatilinin ilk gününde Yalıçiftlikte mayoyla teknede yakalandı. açıklamasından ve bulunduğu hal ve koşullardan anlaşılacağı üzere, çekimin gizlice yapıldığı ve mağdurenin mevcut haliyle görüntülerinin kaydedilmesi ve yayınlanmasına açıkça rıza göstermediği de dikkate alınmadan, toplumun gereksiz merak duygularının tatminini yeterli görüp, özel yaşamı salt mekana indirgeyerek , kamuya mal olmuş kişilerin konutları dışında özel hayatlarının bulunmadığı sonucunu doğuracak biçimde, Şikayetçinin ünlü bir sanatçı olup halk tarafından ve dolayısıyla medya tarafından yaşantısının merak edildiği, sanatçıların, politikacıların ve halka mal olmuş diğer kişilerin evleri dışında görülebilecek yerlerde çekilmiş fotoğraflarının yayınlanmasının özel hayatın gizliliğini ihlal teşkil etmeyeceği, sanatçının fotoğrafının çekildiği tekne özel olmasına rağmen dışarıdan görülebilecek bir yerinde bulunduğu sırada fotoğrafının çekildiği ve yayınlandığı şeklindeki yasal olmayan gerekçelere dayalı olarak, sanığın beraatine karar verilmesi. ’’

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

*Teşebbüs : Failin icra hareketlerine başlayıp elinde olmayan sebeplerle hareketini tamamlayamadığı durumlarda teşebbüs söz konusu olur. Özel hayatın gizliliğini ifşa suçuna teşebbüs söz konusu olabilir.

*İştirak : Mümkündür.

*İçtima : Aynı suç işleme kararı icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suç oluşur ve TCK 43/1 de düzenlenen müteselsil suç hükümleri uygulanır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/6914 Esas , 2020/3861 Karar sayılı dosyasında mağdurun fotoğraflarının birden fazla kez paylaşılmasını müteselsil suç olarak kabul etmiştir :

‘‘Sanık ...’ın, mağdur ... tarafından aralarındaki arkadaşlık ilişkisinin sona erdirilmesine tepki olarak, mağdurun tek başına ya da kendisi ile beraber çektirdiği başkalarınca görülmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin fotoğrafları, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda, kullanıcısı olduğu twitter hesabından yayımlayarak, TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu zincirleme şekilde işlediğine dair yerel mahkemenin kabulünde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir. ‘’

Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da tek suç oluşmakta ve 43/2 de düzenlenen farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır.

SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA , YAPTIRIM

5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. Özel hayatın gizliliğini ifşa suçunda fail iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır . Bu nedenle özel hayatın gizliliğini ifşa suçu asliye ceza mahkemesinin görev alanındadır. Özel hayatın gizliliğini ifşa dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Bunlar TCK 60 gereği iznin iptali ve müsaderedir.

ŞİKAYET ŞARTI

Türk Ceza Kanununun Kişilere Karşı Suçlar başlıklı 2.Kısmının 9.Bölümünde düzenlenen Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar için özel bir şikayet hükmü yer almaktadır. 139.maddede düzenlenen şikayet hükmünde şu ifadelere yer verilmiştir : ‘Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.’ Dolayısıyla özel hayatın gizliliğini ifşa suçu şikayete tabidir .

TCK 73 gereği şikayet süresi , hak sahibi olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar. Bu süre 6 aydır. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/5201 Esas , 2021/3645 Karar sayılı dosyasında süresi içinde şikayette bulunmayan mağdurun katılma hakkı olmadığına karar verilmiştir :

‘‘Sanığa isnat edilen TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun'un 139/1. madde ve fıkrasında yer alan “Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.” şeklindeki düzenleme gereğince şikayete tabi olduğu, iddiaya konu fiilleri ve failin kim olduğunu en geç 13.06.2012 tarihli boşanma davasından önce öğrenen katılanın, TCK'nın 73/1. madde ve fıkrasında öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 14.01.2013 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu açısından kamu davasına katılma ve hükmü temyiz hakkı bulunmadığından…’’

Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür . Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez. Bunun nedeni kovuşturmanın aleni olmasıdır. Herkes aklanma hakkına sahiptir. Bu nedenle iddianamenin kabulüyle başlayan kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçilerek ceza davasının düşmesi kararının verilebilmesi sanığın kabulüne bağlıdır. Hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.

Şikayette fail değil fiil şikayet edilmektedir. Bu nedenle iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.

UZLAŞTIRMA ŞARTI

Özel hayatın gizliliğini ifşa suçu CMK 253 gereği uzlaştırmaya tabidir. Bu nedenle kovuşturmaya başlanmadan önce dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir.

Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.

Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.

Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır. Tarafların uzlaşması durumunda dosya kapanır . Uzlaşamama durumunda iddianame düzenlenerek kovuşturma aşamasına geçilir.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İFŞA SUÇUNUN CEZASI NE KADARDIR ?

Özel hayatın gizliliğini ifşa suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Özel hayatın gizliliğini ifşa suçunun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirleri olan iznin iptali ya da müsadere cezası uygulanabilir. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/5201 Esas , 2021/3645 Karar sayılı dosyasında faile 1 yıl 8 ay hapis cezası verilmiştir : ‘‘…görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 134/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 134/1, 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası…’’

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İFŞA SUÇUNDAN CEZA ALAN BİR KİŞİ HAPSE GİRER Mİ ?

Hakim sanık hakkında hapis cezasına hükmetmişse kesinleşmiş olan hapis cezalarının ne kadar yatarının olduğunun tespiti noktasında İnfaz Hukukunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. İnfaz Hukuku sık değişen bir hukuk dalı olduğundan kararın kesinleştiği tarih önem taşımaktadır. Kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan kurallar uygulama alanı bulacaktır. Yine sanık hakkında hükmedilen cezanın ne kadar yatarının olduğu belirlenirken bu suçun sanık açısından mükerrer suç olup olmadığı , suçun işlendiği tarihte sanığın kaç yaşında olduğu , sanığın eğitim durumları gibi hususlar önemli olmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için uzman bir avukat ile iletişime geçmeniz tavsiye edilir .

Stajyer Avukat Sema Nur Deveci

Avukat Hüseyin Acar

Reşit Hukuk & Danışmanlık