ADİL YARGILANMA HAKKI NEDİR?

ADİL YARGILANMA HAKKI NEDİR?

1.ADİL YARGILANMA HAKKI NEDİR?

Adil yargılanma hakkı, şüpheli, sanık ve mağdurunun haklarının ihlal edilmeksizin yargılama yapılması anlamına gelmektedir. Söz konusu hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde düzenlenmiş, daha sonra Anayasamızda ve ilgili kanunlarda yerini almıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinin 1.fıkrasında;

‘‘ Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.’’ Hükmü yer almaktadır. Maddeye göre adil yargılanma hakkı ;

1.Yargılamanın yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yapılması,

2.Yargılamanın kamuya açık yapılması,

3.Yargılamanın makul sürede tamamlanması unsurlarını içermektedir.

Anayasamızın 36.maddesinde ‘‘ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.16 Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz’’ hükmü yer almaktadır. Söz konusu hüküm insanın en temel haklarından biri olan adil yargılanma hakkını korumakta, buna aykırı davranışı yasaklamaktadır.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2019/7454 Esas ,  2021/29698 Karar sayılı dosyasında adil yargılanma hakkı şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Adil yargılama, yargılamanın gerçekleri yansıtabilmesi için, uyuşmazlığın tarafları arasında fiili ve hukuki bir fark gözetilmeksizin, iddia ve savunmanın eşit ölçülerde ve karşılıklı olarak yapıldığı yargılamadır. Muhakeme, iddia, savunma ve yargılamadan oluşmakta olup, adil yargılanma hakkı sadece yargılama faaliyetiyle değil, muhakemenin bütünüyle ilişkilidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 06/06/2000 tarihli Magee/Birleşik Krallık kararında bu husus "Adil yargılanma hakkının düzenlendiği AİHS'nin 6. maddesinin esas amacı, yöneltilen suçlama hakkında karar vermeye yetkili bir mahkemede adil yargılanmayı sağlamaktır. Ancak, bu durum adil yargılanma ilkesinin yargılama öncesi soruşturmada hiç uygulanmayacağı anlamına gelmez, Sözleşme'nin 6. maddesi ve özellikle 3. fıkrası dava açılmadan önce de geçerlidir, aksi takdirde yargılamanın hakkaniyeti ciddi şekilde olumsuz etkilenebilir" şeklinde açıklanmıştır.’’

2.ADİL YARGILANMA HAKKININ KAPSAMI NEDİR?

Yukarıda belirtilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde adil yargılanma hakkının 3 unsur içerdiği belirtilmişti.

a)Yargılamanın yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yapılması gerekmektedir:

Yargılamanın yasayla kurulmuş tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi yargı oranının hiçbir devlet organı tarafından emir ve talimat almaması sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca bu unsur kanuni hakim güvencesinin bulunması gerektiğini ifade etmektedir. Kanuni hakim güvencesi Anayasamızın 37.maddesine şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.’’

b)Yargılamanın kamuya açık yapılması gerekmektedir:

Ceza Muhakemesi Kanununun 182.maddesinde duruşmaların açık yapılacağı düzenlenmiştir. Buna göre;

‘‘Duruşma herkese açıktır.  

Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.

Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır

c)Yargılamanın makul sürede tamamlanması gerekmektedir:

Yargılamanın makul sürede tamamlanmaması durumunda Ceza Muhakemesi Kanununun 141.maddesi gereğince devletin zararı tazmin yükümlülüğü doğmaktadır.

3.ADİL YARGILANMA HAKKININ KORUNABİLMESİ İÇİN KANUNLARDA HANGİ DÜZENLEMELER MEVCUTTUR?

Bir kişinin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde makul sürede yargılanabilmesi için kanunlar bazı koruma mekanizmaları öngörmüştür. Bunlar;

a)Ceza Muhakemesi Kanunun 160.maddesinin 2.fıkrasında Cumhuriyet savcısına bazı görevler yüklenmiştir. Buna göre ;

‘‘Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.’’

Bu husus Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2021/24968 Esas  ,  2021/20469 Karar sayılı dosyasında da ifade edilmiştir :

‘‘Esasen “Yeni Türk Ceza Adalet Sistemi”nde benimsenen, “Adil Yargılanma Hakkı” ve “Lekelenmeme Hakkı” ile “Eksiksiz soruşturma ve Tek Celsede Duruşma” prensipleri uyarınca, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcılarının mâkul sürede leh ve aleyhe bütün delilleri toplamaları, sadece mahkûmiyetle sonuçlanacağını değerlendirdikleri hususları dava konusu yapmaları, beraatle sonuçlanacağını değerlendirdikleri eylemleri dava konusu yapmamaları, yâni bir nev'i filtre görevi yapmaları gerekir.’’

b)Ceza Muhakemesi Kanunun 24.maddesinde hakimin tarafsızlığından şüphe duyulduğu zamanlarda hakimin reddedilebileceği düzenlenmiştir. Buna göre;

‘‘Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.’’

c)Türk Ceza Kanununun 288.maddesinde adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs suç olarak düzenlenmiştir:

‘‘Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.’’

d)Anayasamızın 40.maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ihlalinden doğan zararların devlet tarafından tazmin edileceği düzenlenmiştir:

‘‘Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.’’

Ceza Muhakemesi Kanununun 141.maddesinde ise tazminat koşulları düzenlenmiştir.

e)Temel hakların ihlal edildiği durumlarda Anayasa Mahkemesine başvurulabilir. Bu husus Anayasamızın 148.maddesinin 3.fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir :

‘‘Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.’’

f)Yargılanmanın yenilenmesi yoluna başvurma hakkının tanınması adil yargılanma hakkının bir uzantısını oluşturmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 311.maddesi ve devamında yargılanmanın yenilenmesi düzenlenmektedir.

4.BU HAKKIN İHLAL EDİLDİĞİ DURUMLAR NELERDİR?

1.Hak arama hürriyetine aykırı davranılması adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir. Bu yönde Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2021/11939 Esas ,  2021/15212 Karar sayılı dosyası mevcuttur;

‘’ Müşteki ...'ye yönelik eylemi yönünden, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.04.2017 gün, 2015/1167 Esas - 2017/247 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan, iddianamede ve esas hakkında mütalaada gösterilmeyen 5237 sayılı TCK'nin 87/2-son maddesinin uygulanması suretiyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Pelissier ve Sassi/Fransa, No: 25444/94, P. 67, Sadak ve diğerleri/Türkiye No: 29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, 17.07.2001) kararlarında belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine ve CMK'nin 226. maddesine aykırı davranılması, bozmayı gerektirmiş…’’

2.Hukuka aykırı delillerim dikkate alınması adil yargılanma hakkının  ihlali sonucunu doğurmaktadır. Nitekim Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2021/5113 Esas  ,  2021/6916 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir :

‘‘Ceza muhakemesi hukukunda re'sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa'ya göre kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca; delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m.217/2). Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir (m.230/1-b). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). Açıklanan pozitif hukuk normları ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29/11/2005 tarihli ve 2005/144 Esas, 2005/150 sayılı ve 17/11/2009 tarihli ve 2009/7-160 Esas, 2009/264 sayılı Kararları ile aynı yöndeki Özel Daire kararları karşısında “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller Türk Ceza Muhakemesi Hukuku sisteminde dikkate alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının da gereğidir.’’

3.Cumhuriyet savcısının mağduru olduğu bir olayda, şüpheli aleyhine iddianame düzenlemesi tarafsızlık ilkesi ile bağlaşmayacağından adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olmuştur. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2019/7454 Esas ,  2021/29698 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir:

‘’ Tüm bu açıklamalar ışığında Anayasanın 90/son maddesinin yollamasıyla, AİHS’nin 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrası ile aynı sözleşmenin 1 nci maddesindeki düzenleme ve AİHS’nin 46 ncı maddesi gereğince AİHM kararlarının sözleşmeye taraf devletleri bağlayıcı olması ile 2802 sayılı Yasanın 46. maddesinin 1-3 fıkralarındaki düzenlemenin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, Cumhuriyet Savcısının mağduru olduğu olaya ilişkin olarak iddianame düzenlemesinin tarafsızlık ve adil yargılanma ilkelerine aykırı olduğunun gözetilmemesi, bozmayı gerektirmiş…’’

4.Savunma hakkı, adil yargılanma hakkından bağımsız bir hak olsa da savunma hakkının ihlali de adil yargılanmanın ihlali sonucunu doğurmaktadır. Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2021/12202 Esas,  2021/15036 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir:

‘‘UYAP kayıtlarına göre mahkumiyet kararının verildiği 13.09.2017 tarihli oturumda aynı yargı çevresindeki ... H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan hükümlü olduğu anlaşılan ve duruşmalardan bağışık tutulma yönünde istemi bulunmayan sanığın, son celseye getirtilmeden hakkında mahkumiyet hükmü kurulması suretiyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Ludi/İsviçre, B. No: 12433/86, 15/06/1992 P. 49/50; Artico/İtalya, B. No: 6694/74, 13/5/1980 P. 33; Sejdovic/İtalya, B. No: 56581/00, 1/3/2006 P. 81) kararlarında belirtildiği üzere savunma hakkı kısıtlanarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nin 193 ve 196. maddelerine muhalefet edilmesi, bozmayı gerektirmiş…’’

5.Yargılanmanın yenilenmesi yoluna başvuran sanığın, dosyasını inceleyen hakim tarafından yargılanmanın yenilenmesi talebinin incelenmesi adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır . Nitekim Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2021/14531 Esas ,  2021/13718 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir:

‘‘Kanun koyucunun amacı ile adil yargılanma ilkesi gereğince bu hükmün geniş yorumlanması ve yargılama yapan mahkemede yer alan hakimin, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ve ret kararına itirazı inceleyen mercii kararına da katılamayacağının kabul edilmesi gerekir.
Mevcut düzenlemeler karşısında, ilk kararı veren hâkimin olayla ilgili kanaatinin oluştuğu, görüşünün ilk hükümle belirginleştiği, yeniden yargılama aşamasında ya da bu aşamaya götürecek talebin kabule değer olup olmadığına dair vereceği kararda önceki kanaat ve görüşünün etkisi altında kalabileceği, bu nedenle adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı bir hâkimin, yargılamanın yenilenmesi talebini incelemesi gerektiği, somut olayda; mahkûmiyet hükmünü veren heyette yer alan Hakim ... (...)’in yargılamanın yenilenmesi talebini değerlendiremeyeceği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine reddine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.’’

6.Hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunduğu bir olayda, bu husus taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından resen gözetilmelidir. Aksi durumda adil yargılanma ilkesinin ihlal edilir. Nitekim Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2020/14480 Esas ,  2021/13805 Karar sayılı dosyasında bu yönde karar verilmiştir:

‘’ Ceza Muhakemesi Kanununun 289. maddesi lafzı ve ruhu ile hukuka kesin aykırılık hallerine özel bir önem vererek, hukuka kesin aykırılık hallerinin varlığının tespitini, sebebe dayalı temyiz incelemesi dışında tutarak kişi hak ve hürriyetlerini teminat altına almak istemektedir. Bu denetlemenin temyiz iradesi varsa, mutlaka yapılması gerektiğini açıkça bir zorunluluk olarak belirtmiştir. Aksi halde temyiz sebebi gösterilmediği için hukuka kesin aykırılık oluşturacak şekilde yapılan soruşturma ve yargılama sonunda kurulan hüküm ya da hukuka aykırı şekilde elde edilen delillere dayalı olarak verilen mahkûmiyet hükümleri hiçbir şekilde denetlenmeyecektir. Bu durum CMK'nın 289 maddesine aykırı olup, temyiz ve adil yargılanma hakkının ihlali sorunlarına yol açar.’’

Stajyer Avukat Sema Nur Deveci Ustundağ

Avukat Hüseyin Acar

Reşit Hukuk & Danışmanlık