İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU

İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU

 İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU

Belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak ya da yaptırmak şeklinde oluşan imar kirliliğine neden olma suçu Türk Ceza Kanununun 184.maddesinde düzenlenmiştir. Maddede 3 ayrı suç yer almaktadır.  

SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

İmar kirliliğine neden olma suçu topluma karşı suçlar kısmında ve çevreye karşı suçlar bölümünde yer almaktadır. Kanunun sistematiğine bakıldığında imar kirliliğine neden olma suçuyla çevre korunmaktadır. Ancak korunan hukuksal değer  arasında kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı da bulunmaktadır.  Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/806 Esas  ,  2015/167 Karar sayılı dosyasında suçla korunan hukuksal değer şu şekilde ifade edilmiştir :

‘‘TCK'nun 184. maddesi ile korunan hukuki değerin, çevrenin korunması olması ve bu suçun işlenme sıklığı ve yoğunluğu ile sosyal ve toplumsal bir sorun olması gerçeği karşısında, kanun koyucunun faili cezalandırmaktan daha çok, suçun olumsuz etkilerini ortadan kaldırma ve suçun yeniden işlenmesini önleme amacını esas aldığı, bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olarak da kamu davasının açılmaması, açılmış davanın düşmesi veya mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasını amaçladığı görülmektedir.’’

SUÇUN KONUSU

1.fıkrada düzenlenen suçun konusunu belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapılan binalar oluşturur.

Özel imar rejimine tabi olan yerler uzman bilirkişi tarafından belirlenmelidir. Yargıtay 18.Ceza Dairesi 2015/14964 Esas , 2015 / 12258 Karar sayılı dosyasında bu yönde hüküm tesis etmiştir :

‘’.. B..'nın .. tarihli cevabi yazısında suça konu yerin ormanlık alanda kaldığının belirtilmesi nedeniyle, Orman Kanunu'na muhalefet eyleminden suç duyurusunda bulunulması karşısında, yapılacak soruşturma sonucu beklenerek, dava açılması halinde delillerin birlikte değerlendirilmesi, açılan davaların birleştirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeyle hüküm kurulması isabetsizdir.’’

İmar kanunu madde 5 gereği bina , ‘’kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarıyan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılar’’ olarak tanımlanmıştır. Aynı maddenin yapı ; ‘’karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler ’’ olarak tanımlanmıştır. 

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2010/1854 Esas , 2012/ 4870 Karar sayılı dosyasında 38 metre tuğla duvarın bina olmadığı , bu nedenle imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturmayacağı kabul edilmiştir :

‘’…suça konu 38 metre uzunluğundaki yığma tuğla duvarın, TCK'nın 184/1. maddesinde öngörülen ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturmadığı, eylemin 3194 sayılı yasanın 32 ve 42. maddeleri kapsamında, idari yaptırıma tabi olduğu gözetilmeden,…’’

İmar kanunun 21.maddesinin 1.fıkrası gereği ‘’Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir. ’’

2.fıkrada düzenlenen suçun konusunu belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan şantiyeler oluşturmaktadır. 

Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğinin 35.maddesinde  şantiye kavramı ‘’ Lüzum ve ihtiyaca göre inşaatın devamı süresinde kullanılıp yıkılmak üzere yapılacak binalar ’’ olarak tanımlanmıştır .

3.fıkrada düzenlenen suçun konusunu yapı kullanma izni alınmamış binalarda yapılan herhangi bir sınai faaliyet oluşturur.

Sınai faaliyet  “madenler, toprak ürünleri ve hayvansal ürünler gibi hammaddelerin, makine, işgücü ve diğer araçlardan yararlanılarak insan gereksinimlerini karşılayacak ürün durumuna getirmek amacıyla yapılan çalışmalar’’ olarak tanımlanabilir. 

FAİL ve MAĞDUR

184/1 de düzenlenen suçun fail , ruhsatsız ya da ruhsata aykırı bina yapan kişidir. Ancak madde gerekçesinde ‘’ Binayı inşa eden yüklenici, taşeron, usta veya kalfa değil; inşaatın sahibi de, bu suçtan dolayı fail olarak sorumlu tutulacaktır. Ayrıca, bu tür inşa faaliyetlerine kontrol ve denetim hizmeti veren teknik kişiler de bu suçtan dolayı fail sıfatıyla cezalandırılacaktır.’’ Demek suretiyle suçun faillerini genişletmiştir. 

184/2 de düzenlenen suçun faili belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişidir. Buna müsaade edecek kişi bağlantı yapılmasında kontrol, imza ve onay safhasında görevli olanlardır. Dolayısıyla elektrik , su veya telefon bağlantısı kuran kişiler bu suçun faili değildir.

184/3 te düzenlenen suçun faili yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişidir. 

Mağdur ise sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı bulunan kişilerdir. 

MADDİ UNSUR

1. 184/1 de düzenlenen suç açısından;

Yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak bu suç tipinin hareketini oluşturmaktadır. 

İmar Kanununun 21.maddesinde bu kanunun kapsamına giren bütün yapılar için yapı ruhsatiyesinin alınması zorunlu tutulmuştur. Aynı maddenin 2.fıkrasında ise ruhsata tabi olmayan bazı tadilatlar düzenlenmiştir. Buna göre derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir. 

Yapı ruhsatiyesi, yapı inşa edilmesi veya inşa edilmiş yapıda esaslı değişiklik yapılması için resmi kurumlardan alınması zorunlu belgedir. Bu belge olmadan yapının inşası ya da yapıda esaslı değişiklik yapılması suç teşkil etmektedir.

Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 2013/ 42206 Esas , 2014 / 32856 Karar sayılı dosyasında çatı, sıva ve boya yapma eylemlerinin binayı tamamlamaya yönelik imalatlar niteliğinde olduğu ve bunların ruhsata tabi olduğu gerekçesiyle ruhsata tabi olduğuna ve suç oluşturduğuna yönelik karar verilmiştir:  

‘‘30.03.2010 tarihli yapı tatil tutanağında, zemin kat dış tuğla duvarları örülmüş vaziyette kaçak ve ruhsatsız inşai faaliyetin tespit edilmesi, bilirkişi raporuna göre ana binanın 2005 yılından önce yapıldığı ancak çelik konstrüksiyonun birleşim noktasındaki kaynaklar, yıpranma durumu, çatı çelik taşıyıcılarının paslanma ve yıpranma durumu dikkate alındığında çatı, sıva ve boya imalatlarının daha sonra yapıldığının belirtilmesi karşısında; çelik konstrüksiyondan çatı, sıva ve boya yapma eylemlerinin binayı tamamlamaya yönelik imalatlar niteliğinde olduğu gözetilmeden, kanuni olmayan gerekçeyle imar kirliliğine neden olma suçundan beraat kararı verilmesi… kanuna aykırıdır.’’

İmar Kanununun 29.maddesinin 1.fıkrasında yapı ruhsatı alınmasından sonra 2 yıl içinde yapıya başlanmadığı ya da başlanıp 5 yıl içinde bitirilmediği takdirde ruhsatın geçersiz kalacağı düzenlenmiştir. Anılan hüküm şu şekildedir : ‘‘Yapıya başlama müddeti ruhsat tarihinden itibaren iki yıldır. Bu müddet zarfında yapıya başlanmadığı veya yapıya başlanıp da her ne sebeple olursa olsun, başlama müddetiyle birlikte beş yıl içinde bitirilmediği takdirde verilen ruhsat hükümsüz sayılır. Bu durumda yeniden ruhsat alınması mecburidir. Başlanmış inşaatlarda müktesep haklar saklıdır.’’ Böyle bir durumda suç oluşacak mıdır ?

Ruhsat hükümsüz hale geldiğinden BU TARİHTEN İTİBAREN işlem yapılması durumunda suçun oluşacağı kabul edilmelidir. 

2. 184/2 de düzenlenen suç açısından;

Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun konusu şantiye olduğundan, şantiye niteliğinde olmayan binalara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması bu suçu oluşturmayacaktır. 

Bu suçta elektrik , su veya telefon bağlantısı kurmaya müsaade etme fiili cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla elektrik , su veya telefon bağlantısı kurmak bu suçun hareketini oluşturmamaktadır. Yine bağlantı kuran kişilerin suça iştirak ettikleri düşünülemez çünkü müsaade edilmesiyle suç tamamlanacaktır. Bağlantı kurulması işlemi müsaadeden sonra gerçekleşeceğinden , oluşmuş bir suça iştirak söz konusu olmayacaktır. 

3. 184/3 te düzenlenen suç açısından;

Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etmek suç olarak düzenlenmiştir. 

Yapı kullanma izni İmar Kanununun 30.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir : ‘‘Yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye, valilik bürolarından; 27 nci maddeye göre ruhsata tabi olmayan yapıların tamamen veya kısmen kullanılabilmesi için ise ilgili belediye ve valilikten izin alınması mecburidir. ’’

Maddede belirtildiği üzere yapı yapılırken yapı ruhsatiyesi alınmış olsa bile yapının kullanılabilmesi için yapı kullanım izninin alınması zorunludur. Aksi takdirde TCK 184/3 te düzenlenen suç oluşur.

Bu suçun oluşabilmesi için ilgili sınaî faaliyete izin verilmesi yeterli olup, faaliyetin fiilen icra edilmiş olması gerekmemektedir.

MANEVİ UNSUR

İmar kirliliğine neden olma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Failin , 1.fıkradaki suç açısından binanın belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunduğunu, binanın ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapıldığını bilmesi ve buna rağmen devam etmesi gerekmektedir.  2.fıkra açısından failin şantiyenin belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunduğunu , şantiyenin yapı ruhsatiyesi olmadığını bilmesi ve buna  rağmen elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmesi gerekmektedir. 3.fıkra açısından ise failin sınai faaliyetin icrasına müsaade ettiği yapının kullanma izni olmadığını bilmesi ve buna rağmen müsaade etmesi gerekmektedir. 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1995/9-41 Esas,  1995 / 64 Karar sayılı dosyasında sanığın ruhsat olmadığını bilmesi ve yine de inşaat yapması durumunda sanığın suç işleme kastı olmadığından hakkında cezaya hükmedilemeyeceğine ilişkin karar şu şekildedir : 

‘’SİT alanında bulunan tapulu evine su sızması nedeniyle zaruret karşısında, inşaat yapmak zorunda kalan sanıkta suç işleme kastının bulunduğu söylenemez. İnşaata başlamış ve yapılan inşaata göre sonradan düzenlenen projesi yetkili Koruma Kurulu tarafından onaylanarak, yapılan inşaatta yasa ve kurulun ilke kararlarına aykırı bir hal olmadığı saptanmıştır. Bu saptama karşısında, projenin inşaata başlamadan onaylanması durumunda suçun oluşmayacağını, inşaata başladıktan sonra projenin onaylanması halinde ise suçun oluştuğunu kabul etmek, adalet, hakkaniyet ve nesafet kurallarına uygun düşmez. Kaldı ki suçun manevi unsurunun oluştuğu da söylenemez.

Öte yandan, 2863 Sayılı Yasanın 65/b maddesinde, kurulca belirlenen alanlarda öngörülen koşullara aykırı izinsiz inşaat yapan veya yaptıranların cezalandırılacakları hükme bağlanmıştır. Bu itibarla suçun oluşabilmesi için, izinsiz yapılan inşaatın, kurulun önceden saptadığı koşullara aykırı olması da gerekir. Halbuki sanığın inşaat projesi kurulca onaylanmakla, yaptığı inşaatın, koruma kurulunun öngördüğü koşullara uygun olduğu benimsenmiştir. Bu nedenle de suçun yasal unsurları oluşmamıştır. O halde direnme kararının onanmasına karar verilmelidir.’’

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Kanunda yer alan hareketlerin yapılmasıyla hukuka aykırılık unsuru kendiliğinden oluşmaktadır. 

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

*Teşebbüs : Kanımca mümkün değildir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2012/23458 Esas , 2013/20803 Karar sayılı dosyasında  inşaata başlanılması suçun tamamlanması için yeterli görülmüştür. Bu nedenle TCK 184/1 deki suçun teşebbüse elverişli olmadığı kanaatindeyim . Anılan karar şu şekildedir :

‘’…5237 sayılı TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ruhsatsız ya da ruhsata aykırı bina yapılması suçunda, bina niteliğindeki inşaata fiilen başlanılmasıyla suçun oluşup tamamlanacağı, sanığın ruhsatsız olarak yapmaya başladığı tek katlı inşaatının duvarlarını örmüş haldeyken tutanak düzenlenmiş olması karşısında, suça konu inşai faaliyetin bina niteliğinde olduğu gözetilmeden, mahkemece, çatı kaplaması olmayan yani üstü örtülü olmayan bir yapının bina vasfında olmadığı biçimindeki kanuni ve yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi, kanuna aykırıdır”

2. ve 3.fıkralarda düzenlenen suçlar da kanunda belirtilen harekelere müsaade edilmesiyle oluşacağı için teşebbüs mümkün değildir.

*İştirak : Mümkündür.

*İçtima : Müteselsil suç hükümleri bu suçta da uygulama alanı bulabilir. 

ETKİN PİŞMANLIK

184.maddenin 5.fıkrasında etkin pişmanlık hükmü yer almaktadır. Buna göre ‘’Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.’’

Etkin pişmanlık hükmü sadece 1. ve 2. Fıkralar için geçerlidir. Bu nedenle 3.fıkra açısından bu hüküm uygulanamaz. 

Bu suç açısından düzenlenen etkin pişmanlık i kanunlarda düzenlenen diğer etkin pişmanlık hükümlerinden farklıdır. Şöyle ki 184/5 de düzenlenen etkin pişmanlık hükmü , sanık hakkında cezaya hükmedilmiş olsa bile uygulama alanı bulur. Diğer etkin pişmanlıklarda böyle bir durum söz konusu değildir. 

Yine ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi durumunda başka suç olan 2.fıkradaki fail de bundan yararlanmakta ve hakkında dava açılmamaktadır. Bu da etkin pişmanlığın şahsi olma özelliğine aykırılık oluşturmaktadır.

SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA , YAPTIRIM

5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. İmar kirliliğine neden olma  suçu asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suç tipidir. 

184.maddede yer alan 3 ayrı suç tipi de resen soruşturulan suçlardandır. 

Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır

184.maddenin 6.fıkrasında özel bir düzenleme yer almaktadır. Buna göre 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri uygulanmamaktadır. 

İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇUNUN CEZASI NE KADARDIR ?

1.fıkrada düzenlenen yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapma veya yaptırma suçunda fail  bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

2.fıkrada düzenlenen yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etme durumunda fail bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

3.fıkrada düzenlenen yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etme suçunda fail iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır

İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇUNDAN CEZA ALAN KİŞİLER HAPSE GİRER Mİ ? 

Hakim sanık hakkında hapis cezasına hükmetmişse kesinleşmiş olan hapis cezalarının ne kadar yatarının olduğunun tespiti noktasında İnfaz Hukukunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. İnfaz Hukuku sık değişen bir hukuk dalı olduğundan kararın kesinleştiği tarih önem taşımaktadır. Kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan kurallar uygulama alanı bulacaktır.  Yine sanık hakkında hükmedilen cezanın ne kadar yatarının olduğu belirlenirken bu suçun sanık açısından mükerrer suç olup olmadığı , suçun işlendiği tarihte sanığın kaç yaşında olduğu , sanığın eğitim durumları gibi hususlar önemli olmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için uzman bir avukat ile iletişime geçmeniz tavsiye edilir .

 

Avukat Hüseyin ACAR

Stajyer Avukat Hüseyin ACAR

Reşit Hukuk & Danışmanlık Bürosu