ÇEKTE KARŞILIKSIZDIR İŞLEMİ YAPILMASINA SEBEBİYET VERME SUÇU


Hüseyin ACAR

Kurucu Avukat

ÇEKTE KARŞILIKSIZDIR İŞLEMİ YAPILMASINA SEBEBİYET VERME SUÇU


GENEL OLARAK  “KARŞILIKSIZDIR İŞLEMİ YAPILMASINA SEBEBİYET VERME SUÇU”


 

14.12.2009 tarihli 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı Kanun tamamen yürürlükten kaldırılmış ve karşılıksız çek keşide etme suçu “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçu olarak düzenlenmiştir.

Karşılığı bulunmayan çeke karşı hukuki yaptırımlar, bu yaptırımlara başvurma usulü ve talep edilebilecekler TTK’ da genel olarak düzenlenmiştir. Karşılığı bulunmayan çeke karşı cezai yaptırımlar ise hukukumuzda zamana göre farklı düzenlemelere tabi olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ nin 4 nolu Ek Protokolü’ nün m. 1 hükmü çerçevesinde Anayasa m. 38’ e eklenen “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” hükmü ile “ekonomik suça ekonomik ceza” ilkesinin hayata geçirilmesi amacıyla, 4814 Sayılı Kanun ile önemli değişiklikler yapılmıştır. 4814 sayılı kanun ile karşılıksız çeke ilişkin yaptırımda karşılıksız çek keşide eden kişiler bakımından hapis cezası yerine, çekin üzerindeki bedeli kadar adli para cezası verilmesi, ancak bu eylemi tekrar gerçekleştirenler açısından hapis cezası verilmesi düzenlenmiştir. Ayrıca suçun soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin özel hükümler getirilmiştir.

5941 sayılı Kanun döneminde de adli para cezası yaptırımına devam edilmekle birlikte, karşılıksız çek keşide eden açısından çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı yaptırımı da getirilmiştir. 6273 sayılı Kanun ile hapis cezası uygulamasının tamamen son bulması nedeniyle, ekonomide karşılıksız çek oranının arttığı, çek kullanımının azaldığı ve çekin ekonomideki itibarının sarsıldığı iddiasıyla, 6728 sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu” yeniden düzenlenmiştir.

 

6728 SAYILI KANUN İLE 5941 SAYILI KANUN’ DA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER NETİCESİNDE KARŞILIKSIZDIR İŞLEMİ YAPILMASINA SEBEBİYET VERME SUÇUNUN YAPTIRIMLARI


 
A. Çek Hesabı Açma ve Çek Düzenleme Yasağı

Çek Kanunu m. 5’ e göre; mahkeme, adli para cezası ile birlikte, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına, bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder.

Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibinin gerçek kişi olması durumunda bu kişiye, tüzel kişi olması halinde bu tüzel kişi adına çek keşide edenlere ve son olarak karşılıksız çekin sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ise, yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır.

Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün içinde, düzenlemiş olduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri, düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarını da göstermek suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde iade etmekle yükümlüdür. Bu kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz (Çek Kanunu m. 5/6-7) . Hakkında çek hesabı açma ve çek düzenleme yasağı olan kişi Çek Kanunu m. 6/3’ e göre, “mahkûm olduğu cezanın tamamen infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl ve her halde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilir”.

Çek Kanunu m. 5’ e göre; “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur”. Bu para cezasının günlük miktarı ise, TCK m. 52/2’ ye göre kişinin ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurularak en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olarak takdir edilir. TCK m. 52/4’ e göre; hâkimin, hükümlü keşidecinin ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilme imkânı bulunmaktadır. Ancak taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapis cezasına çevrileceğini unutmamak gerekir.

Karşılıksız kalan çek bedelini, temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişinin yargılama aşamasında ödeme yapması halinde davanın düşmesine, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra ödemesi halinde hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir (Çek Kanunu m. 6/1)26. Şikâyetten vazgeçme durumunda da aynı şekilde yargılama esnasında davanın düşmesine, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir (Çek Kanunu m. 6/2).,


B. Hapis Cezası
  1. Genel Olarak Hapis Cezası

TCK m. 52/4’ e göre ödenmeyen adlî para cezası hapis cezasına çevrilmektedir. Yani aslında kişi hakkında doğrudan hapis cezasına hükmedilmemektedir. Hükmedilen adli para cezasının öngörülen usulde ödenmemesi üzerine, bu adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesi söz konusudur.

Adli para cezasını içeren ilam Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye 5275 sayılı Kanun m. 20’ ye göre bir ödeme emri tebliğ eder. 5941 sayılı Çek Kanunu m. 5/11’ de , “ Birinci fıkra uyarınca verilen adli para cezalarının ödenmemesi durumunda, bu ceza, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’ un 106’ ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilir” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla kanun koyucu adli para cezasının hapis cezasına dönüşmesinde hükümlünün cezasını kamuya yararlı bir işte çalışarak çekmesini istememiştir.

Adli para cezası yerine çektirilen hapis cezası süresi üç yılı geçemez. Birden fazla hüküm halinde bu adli para cezalarına mahkûmiyet süresi beş yılı geçemez (5275 s. Kanun m. 106/7).

Bu tanımlamalar çerçevesinde 5941 sayılı Çek Kanunu’ nda düzenlenen “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu” ile ilgili uygulanacak olan adli para cezası gerektiren suç, nitelik olarak aslında bir icra ve iflas suçu değildir.

Kanun koyucu, buna rağmen yargılamanın hızlı yapılması gerekçesi ile “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu” yargılamasında icra mahkemelerini görevlendirmiş ve bu suçtan dolayı açılan davalara İcra ve İflas Kanunu’ nun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353. üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağına hükmetmiştir.

“…Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanunu’ nun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353’ üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür” Yerel Mahkeme tarafından Anayasa’ ya aykırılık iddiasında bulunulmuş, Anayasa Mahkemesi, icra mahkemesi hâkimlerinin de diğer tüm hâkimler gibi atandığına, Anayasa’ ya ve kanunlara bağlı olarak görev yaptıklarına, tarafsızlık ve bağımsızlık anlamında diğer hâkimlerden farklı olmadıklarına, kanun koyucunun mahkemelerin görev ve yetkilerini belirlemede takdir yetkisine sahip olduğuna, bunun hukuk devleti ile çelişen bir yönü olmadığına, ayrıca icra mahkemesinde uygulanan kurallarda da savunma hakkına riayet edildiğine, silahların eşitliği prensibine göre davranıldığı gerekçelerine dayanarak bu talebi reddetmiştir. Ancak anayasa mahkemesi aynı kararda, suçu işleyenler hakkında yapılan yargılamanın genel yetkili ceza mahkemelerinde görülmesinin uygun olup olmadığının tartışılabileceğine ancak bunun yerindelik denetimi olması nedeniyle anayasallık denetimi kapsamında olmadığına da karar vermiştir.

Bu düzenlemenin sebebi yargılamaların Asliye Ceza Mahkemeleri’ ne göre daha hızlı ve seri şekilde olacağı düşüncesidir.
C. Yargılama Usulü
  1. Yetkili Mahkeme

5941 sayılı Çek Kanunu m. 5/1’ de yetkili mahkemeler gösterilmektedir. Buna göre, “Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür”. Çek Kanunu yetkili mahkemeleri oldukça geniş bir şekilde saymıştır. Dolayısıyla zarar gören konumunda olan, şikâyet eden kişi açısından oldukça avantajlı bir madde düzenlemesi yapılmıştır.

  1. Şikâyete Bağlı Olması

Şikâyet, şikâyete bağlı bir suçtan mağdur olan veya zarar gören kişinin yetkili mercilerden failin cezalandırılmasına yönelik talepte bulunmasıdır47. Ceza yargılamasında bazı suçlar şikâyete tabi kılınmıştır. Suçtan zarar gören/ mağdur kişi veya kişiler şikâyet etmedikçe suçun bütün unsurları oluşmuş olsa bile yargılamayı başlatmak ve devam ettirmek mümkün değildir. Bu hallerde şikâyet bir yargılama şartıdır.

Şikâyet hakkına sahip olan kişi hamildir. Kimin hamil olduğu meselesi ise, Çek Kanunu ve Ticaret Kanunu çerçevesinde belirlenebilecektir. Çek Kanunu’ nda, 3167 sayılı Kanun’ dan farklı olarak, cirantalar şikâyet hakkı sahibi olarak sayılmamışlardır.

  1. Şikâyet Süresi

Ceza hukukunda genel olarak şikâyete bağlı suçlarda şikâyet süresi, fiilin ve failin kim olduğunun öğrenildiği tarihten itibaren altı aydır (TCK m. 73/1-2). Şikâyet süresine ilişkin özel kanunlarda özel hüküm bulunmaması halinde TCK’ daki genel şikâyet süresi uygulanır. İİK m. 347’ ye göre; “Bu bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.” Dolayısıyla İİK’ da öğrenme tarihi denilse de bu madde çerçevesinde çekin muhatap bankaya ibrazından sonra muhatap banka tarafından “karşılıksızdır” damgasının vurulması ile birlikte öğrenmenin gerçekleştiği kabul edilmeli ve üç ay içerisinde İcra Mahkemesi’ ne şikâyette bulunulması gerekir.

  1. Şikâyet Usulü

İİK m. 349/1 ‘na göre Şikâyet hakkı sahibi, şikâyete ilişkin dilekçesini İcra Ceza Mahkemesi’ ne verebileceği gibi, sözlü beyanını tutanağa geçirtmek suretiyle de şikâyetini gerçekleştirebilir. Ancak şikâyetin İcra Ceza Mahkemesi’ ne yapılması zorunludur. Dolayısıyla karşılıksız çek keşide etmek suçundan ötürü yapılacak olan yargılamada da soruşturma aşaması olmayacak yargılama doğrudan kovuşturma aşamasından başlayacaktır. Bunun sebebi İİK 349 dur ve amacı ise yargılamayı hızlandırmaktır.

Şikâyetçinin dilekçesini veya sözlü dava beyanını alan İcra Mahkemesi, duruşma için hemen bir gün tayin edip şikâyetçinin imzasını alır ve sanığa çağrı kâğıdı gönderir.

Tahkikat açısından çok önemli bir husus ise davanın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının biraz farklı bir şekilde de olsa mevcut olmasıdır. Şikâyetçi, dilekçe veya beyanında göstermiş olduğu deliller ile bağlıdır. Sanık ise savunmasını ancak bir kere genişletebilir (İİK m. 351/1). İcra Ceza Mahkemesi’ nde yapılan yargılamada, İİK m. 351/2 hükmü ıslaha gerek olmaksızın bunun bir kereye mahsus olmak üzere genişletilebilmesine izin vermiştir.

İİK m. 352’ ye göre, İcra Mahkemesi, iki tarafın ifadelerini, bütün delillerini ve iddia ve müdafaalarını dinledikten sonra en geç beş gün içinde kararını verir.

Yargılama sonunda sanığa hükmedilecek adli para cezası; Anayasa mahkemesinin iptal kararından sonra, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz şeklini almıştır.

Şikâyetten vazgeçme hâlinde de davanın düşmesine karar verilir. 5237 sayılı TCK m. 73/4 çerçevesinde soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, kanunda aksi yazılı olmadıkça, ancak hüküm kesinleşinceye kadar şikâyetten vazgeçilebilir. Hüküm kesinleştikten sonra şikâyetten vazgeçilemez ve kesinleşmeden sonra vazgeçme, infazı etkilemez. Çek Kanunu m. 6 bu kurala bir istisna getirmektedir. Zira şikâyetten vazgeçme halinde de mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağından, söz konusu suçtan dolayı verilmiş olan hüküm kesinleştikten sonra da şikâyetten vazgeçme mümkündür.

İİK m. 353/1, disiplin ve tazyik hapsine ilişkin kararlara karşı itiraz hukuki başvuru yoluna, İİK m. 353/2’ te ise, hapis ve adli para cezalarına ilişkin kararlara karşı CMK’ nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulama alanı bulacağı belirtilmiştir. Bundan kasıt ise istinaf ve temyiz kanun yoludur. Buna göre, karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan dolayı verilecek cezanın tazyik ve disiplin hapsi olmaması nedeniyle İİK m.353/1’ de düzenlenen itiraz kanun yoluna gidilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla Ceza Muhakemesi Kuralları çerçevesinde istinafa başvurulabilecektir.

 
Av.Hüseyin ACAR (huseyinacar@resithukuk.com)