İFTİRA SUÇU

İFTİRA SUÇU

İFTİRA SUÇU

İftira suçu Dördüncü Kısım Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümlerin İkinci Bölümünde Adliyeye Karşı Suçlar bölümünde yer almaktadır. İftira , şekli iftira ve maddi iftira olmak üzere ikiye ayrılır . Şekli iftira, fiilin soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı fiil isnat edilerek işlenmesidir. Maddi iftira fiilin eser ve delilerini uydurarak işlenmesidir. Türk Ceza Kanununun 267.maddesinde hem maddi hem de şekli iftira suç olarak düzenlenmiştir.

SUÇLA KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

Bu suçla korunan hukuksal değer adli mekanizmanın işleyişidir. Ayrıca iftira atılan kişinin şeref, onuru ve haysiyeti de bu suçla korunmaktadır. Kanun koyucuya göre, ağır basan hukuksal değer, adliyenin işleyişidir, bu yüzden mağdurun rızası hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz.  Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2015/43 Esas , 2018/265 Karar sayılı dosyasında  korunan hukuki yarar şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘İftira suçunda korunan hukuki yarar, suç isnadı ile yargı makamlarının yanıltılarak, kişiler hakkında haksız yere soruşturma ve kovuşturma açılmasının engellenmesidir.’’

SUÇUN KONUSU

İftira suçunun konusunu başkasına isnat edilen hukuka aykırı bir fiil oluşturur. İsnat edilen fiilin suç teşkil etmesi zorunlu değildir. Maddede de belirtildiği üzere hakkında idari yaptırım uygulanabilecek hukuki fiillerin isnadı da bu suçun konusunu oluşturur. Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/12802 Esas ,  2020/12461 Karar sayılı dosyasında iftira suçunun konusu ile ilgili şu ifadelere yer verilmiştir :

‘‘İftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesidir. İftira suçunun konusu hukuka aykırı fiil oluşturur. Bu fiilin suç oluşturması şart değildir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de iftira suçunun konusunu oluşturabilir. Hukuka aykırı bir eylemin gerçekleştirildiğine yönelik isnat yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle yapılabileceği gibi basın ve yayın aracılığıyla da yapılabilir.’’

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2018/594 Esas  ,  2019/127 Karar sayılı dosyasında da görüleceği üzere işlenmiş bir suçun yetkili makamlara bildirilmesi durumunda da iftira suçu oluşabilir. Ancak bu hallerde suçu gerçekten işlemeyen kişi ihbar edilmelidir. Anılan karar şu şekildedir :

‘‘İftira suçu failinin, isnat ettiği fiil gerçekte hiç işlenmemiş olabileceği gibi, işlenmiş olmakla birlikte kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir. Yine, kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmakla birlikte; iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuş olabilir. Bu durumlarda da iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.’’

FAİL ve MAĞDUR

Bu suçta fail bakımından bir özellik bulunmamaktadır. Bu nedenle suç herkes tarafından işlenebilir. İftira suçunun oluşabilmesi için failin kendi kimliğini açıklaması veya doğru bildirmesi zorunlu değildir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/594 Esas  ,  2019/127 Karar sayılı dosyasında iftira suçunun failini şu şekilde açıklamıştır :

‘‘Özgü suç olarak düzenlenmediği için herkes tarafından işlenebilen iftira suçunda…’’

Suçla korunan hukuksal değerin sahibi olan mağdur bu suçta tüm toplum olarak karşımıza çıkmaktadır. İftiraya uğrayan kişi suçtan zarar görendir. Doktrinde bir görüş ise iftiraya uğrayan kişinin mağdur , adliyelerin ise suçtan zarar gören olduklarını ifade etmektedir.  Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/594 Esas  ,  2019/127 Karar sayılı dosyasında iftiraya uğrayan kişinin belli ya da belirlenebilir bir kişi olması gerektiğine değinilmiştir :

‘’…iftira suçunda hukuka aykırı fiil isnadının belli bir kişiye yönelik olması gerekir. Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli olup isminin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir.’’

MADDİ UNSUR

İftira suçu, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmek şeklinde işlenir. İftira suçunun bu hali şekli iftira suçunu oluşturur.

İkinci fıkrada düzenlenen maddi iftira suçu ise ihbar edilen suçun maddî eser ve delillerini uydurarak işlenebilir.

İftira suçu soyut tehlike suçudur.

Bu suç neticesi harekete bitişik suçlardandır. İhbarı almaya yetkili makamlara suç ihbarında bulunulduğu anda suç oluşur. Ancak bu isnadın, soruşturma veya kovuşturma başlatılmasına ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamaya elverişli olması gerekir. İsnadın ciddiye alınması mümkün değilse, suç oluşmaz.

Suçtan zarar görene isnat edilen suçun kovuşturulabilir olması gerekir. Bu açıdan şikayet, dava zamanaşımı, af, milletvekilinin mutlak dokunulmazlık kapsamında kalan davranışları gibi haller iftira suçu açısından önemlidir. Örneğin soruşturulması şikayete tabi bir suçta şikayet hakkı sahibi olmayan biri yetkili makamlara şikayette bulunsa da iftira suçu oluşmaz. Çünkü bu kişinin şikayet hakkı olmadığından İHBAR EDİLEN SUÇ SORUŞTURULABİLİR DEĞİLDİR.

Şekli iftira suçu

Birinci fıkrada düzenlenen suç seçimlik hareketli suçlardandır . Bu suç yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla işlenebilir.

a)İhbar ve şikayet YETKİLİ MAKAMLARA yapılmalıdır. Bu yetkili makamlar Ceza Muhakemesi Kanununun 158.maddesinde düzenlenmiştir.Bu maddeye göre suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına, kolluk makamlarına, valilik veya kaymakamlığa, mahkemeye yapılabilir. Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.

İhbar sözlü veya yazılı, isimli veya isimsiz, hatta sahte isimle yapılabilir. Ancak 4483 sayılı kanunda memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı soruşturma başlatılabilmesi için memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunlu tutulmuştur. Bu nedenle bu kişilerin ihbar ya da şikayet edilmesi durumunda bu hususlara dikkat edilmelidir. Bu şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır.

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2020/1732 Esas ,  2020/14045 Karar sayılı dosyasında sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir :

‘‘Sanık ...’un işlemediklerini bildiği halde, katılanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak için hukuka aykırı bir fiil isnadında bulunduğu, somut olgulara dayanmayan soyut beyanlarıyla katılanları örgüt kurmak, yönetmek, sahte delil üretmek, suç uydurmak, adam öldürmeye azmettirmek suçlarını işledikleri yönünde itham dolu dilekçeleri ve röportajı nedeniyle, katılanlar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “suç uydurma, sahte delil üretme, iftira ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçlarından başlatılan soruşturmada katılanlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmakla, sanık...’un iftira suçundan mahkumiyeti yerine beraatına hükmedilmesi…’’

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2019/16967 Esas  ,  2020/18656 Karar sayılı dosyasında sanık işlemediğini bildiği bir suç için ihbarda bulunması nedeniyle iftira suçundan mahkum edilmiştir :

‘‘Sanığın kendisi adına rızası olmadan telefon hatları çıkartıldığı ve adına borç çıkartıldığına dair şikayette bulunması üzerine başlatılan soruşturma sırasında kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen kriminal raporunda, yapılan imza ve yazı incelemesinde abonelik sözleşmelerindeki imzaların mevcut mukayese imzalarına atfen sanığın eli ürünü olduğunun tespit edilmesi karşısında; suç konusu sözleşmeleri düzenleyen işletme ve düzenleyen kişinin belirlenebilir olması nedeniyle sanığın yetkili makamlarca şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak amacıyla hukuka aykırı bir fiil isnat etmesine göre iftira suçundan mahkumiyet yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,yasaya aykırı…’’

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/16348 Esas  ,  2019/14367 Karar sayılı dosyasında da aynı yönde karar verilmiştir :

‘‘Sanığın kendisi adına Avea İletişim Hizmetleri A.Ş.'nden rızası olmadan GSM hattı çıkartıldığını ve ödenmemiş faturanın tebliğ edildiğine dair şikayette bulunması üzerine başlatılan soruşturma sırasında Adli Tıp Uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, yapılan imza ve yazı incelemesinde abonelik sözleşmesindeki imzaların mevcut mukayese imzalarına atfen sanığın eli ürünü olduğunun tespit edilmesi karşısında; suç konusu sözleşmeyi düzenleyen işletme ve düzenleyen kişinin belirlenebilir olması nedeniyle sanığın yetkili makamlara şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak amacıyla hukuka aykırı bir fiil isnat etmesine göre iftira suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırı ’’

b)Şekli iftira suçunun ikinci seçimlik hareketi suçun basın yayın yoluyla işlenmesidir. Türk Ceza Kanununun 6.maddesinde ‘Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar anlaşılır.’  hükmü yer almaktadır.

267.maddenin 9.fıkrasında şu düzenleme yer almaktadır : Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.

NİTELİKLİ HAL

1.Maddi iftira : 267.maddenin ikinci fıkrasında fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak işlenmesi durumunda nitelikli hal gerçekleşir. Bu durumda faile verilecek ceza yarı oranında artırılır. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2016/2221 Esas  ,  2016/7650 Karar sayılı dosyasında bu nitelikli hal şu şekilde açıklanmıştır :

‘’5237 sayılı Kanunun 267/2. maddesinde “isnadın maddi eser ve delillerini uydurarak işlenmesi” şeklinde gerçekleştirilmesi, nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Kişi burada iftira suçunun basit halinde olduğu gibi soyut olarak bir isnatta bulunmamakta, maddi eser ve delil uydurarak isnadını somutlaştırmaktadır. Ancak bu somutlaştırmanın iftira suçunu oluşturabilmesi için belirli veya belirlenebilir bir kimseye yönelmiş olmalıdır. Ayrıca burada da amaç; masum kişi hakkında idari bir yaptırım uygulanmasını ya da soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını sağlama olmalıdır.’’

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2020/4298 Esas  ,  2020/17331 Karar sayılı dosyasında maddi iftira suçuyla ilgili şu ifadelere yer verilmiştir :

‘‘5237 sayılı TCK.nın 267/2. maddesinde öngörülen düzenlemenin, iftira suçunda ilgili kişiye yüklenen eylemin maddi eser ve delillerine ilişkin olduğu ve suç konusu yapılan senetin, soruşturma sırasında, ibraz edilmesinin aynı Kanunun 268. maddesinde tanımlanan suçun maddi öğesini oluşturduğu, fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak iftira niteliğinde kabul edilemeyeceği gözetilmeden, sanığa verilen cezanın TCK. 267. maddesinin 2. fıkrası ile artırılması ’’

Nitelikli halin neden uygulandığı kararda açıkça belirtilmelidir. Aksi takdirde Yargıtay 8. Ceza Dairesinin  2017/12731 Esas , 2018/10450 Karar sayılı dosyasında olduğu gibi bozma kararı verilmektedir. Anılan karar şu şekildedir :

‘‘Sanığın fiilin maddi eser ve delillerini ne şekilde uydurduğu karar yerinde denetime olanak verecek şekilde gösterilip tartışılmadan, cezasında TCK.nun 267/2. maddesi uyarınca artırım yapılması, yasaya aykırı…’’

2.Kendisine hukuka aykırı fiil isnad edilen kişinin bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanması  : Üçüncü fıkrada düzenlenen bu nitelikli halde kişi hakkında koruma tedbirlerine hükmedilmesi nitelikli hal kapsamına alınmıştır. Ancak bu koruma tedbirleri tutuklama ya da yakalama olmamalıdır. Çünkü dördüncü fıkraya göre bu hallerde iftira suçunun faili ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan sorumlu tutulmaktadır. 167.maddenin 3.fıkrasına göre ‘Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.’

3. Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesi : 267.maddenin 5.fıkrasında düzenlenen bu nitelikli hal , suçu işlemediği halde kişi hakkında çok ağır cezaya hükmedilmesinden kaynaklanır. Beşinci fıkra şu şekildedir : ‘Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’

4. Ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûm edilen mağdurun hapis cezasının infazına başlanması : Bu durumda faile beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.

MANEVİ UNSUR

İftira suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Madde metninde işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi suç olarak düzenlenmiştir. Failin bu suçu işleyebilmesi için, karşıdaki kişinin suçu işlemediğini BİLMESİ gerekmektedir. Ayrıca failin amacı , karşıdaki kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını SAĞLAMAK olmalıdır. Bu nedenle failin ÖZEL KASTLA HAREKET ETMESİ GEREKMEKTEDİR. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2019/12802 Esas  ,  2020/12461 Karar sayılı dosyasında iftira suçunun manevi unsuru şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘…iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp; ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failin kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla; failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması halinde iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır…’’

Teorik açıklama sonrasında somut olayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi fail hakkında özel kastın yokluğundan beraat kararı vermiştir.

‘‘Sanığın 16.08.2014 tarihinde trafik kazasına karıştığı ve bu olay sonunda yaralandığı sabit olup bu maddi vaka nedeniyle hakkında soruşturma yapılmış olması göz önüne alındığında, sanık tarafından BİMER’e yapılan başvurunun içeriği itibarıyla soruşturmanın CMK.nın 158, 160 ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun yapılmadığı, kendi lehine, kazaya karışan diğer kişinin aleyhine delillerin toplanmamasına yönelik yakınma niteliğinde olup iftira özel kastı ile hareket etmediği; belirli bir olay ve olgularda yola çıkarak katılanlar tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunan sanığın maddi vakalara dayandığı anlaşılan iddialarının, Anayasanın 36, 40 ve 74. maddeleri kapsamında ihbar ve şikayet hakkı niteliğinde olduğu Anayasa ile güvence altına alınan bir hakkını kullanan sanığın suç kastı ile hareket ettiğinden söz edilemeyeceğinden unsurları oluşmayan iftira suçundan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı …’’

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Suçun oluşumu için kanunda herhangi bir özel hukuka aykırılık aranmadığından , maddede belirtilen hareketlerin yapılmasıyla hukuka aykırılık kendiliğinden oluşacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/839 Esas  ,  2018/146 Karar sayılı dosyasında bu hususu şu şekilde açıklamıştır :

‘‘İftira suçunda kanunda yazılı tipik eylemin gerçekleşmesi durumunda, fiilin hukuka aykırılık öğesi de gerçekleşmektedir. İftira suçunda hukuka uygunluk nedenlerinin gerçekleşmemesi gerekmektedir.
İftira suçunda TCK'nun 26. maddesinde yazılı hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı hâlinde (örneğin, 'şikâyet hakkı, gazetecilik, haber ve eleştiri hakkı, savunma dokunulmazlığı' gibi) hakkın kullanılması hâlinde, suçun hukuka aykırılık öğesinin gerçekleşmediği kabul edilmelidir.’’

Kararda da belirtildiği üzere iftira suçunun oluşmasını engelleyecek bazı hukuka uygunluk nedenleri vardır. Hukuka uygunluk nedenlerinden en önemlisi hakkın icrasıdır. Kişiler , kanunda kendilerine tanınmış hakları kullandıklarında bu suç oluşmamaktadır. Bu haklardan başlıcaları şunlardır :

1.Şikayet hakkı : Herkes yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını sunma hakkına sahiptir. Bu husus Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2019/12802 Esas , 2020/12461 Karar sayılı dosyasında şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘İçeriği kanıtlanmasa dahi, gerçekleştirilen ihbar veya şikayetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hallerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır, Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılama hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu, 74. maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiyede’de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikayet haklarının bulunduğu vurgulanmıştır. Bireylere tanınan bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek “çıkarlarını koruması’’, gerek “özgürlüklerini kısıntısız’’ kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikayet hakkının kullanılmasıdır.’’

2.Haber ve eleştiri hakkı : Haber verme hakkı ifade özgürlüğünün uzantısını oluşturmaktadır. Yapılan bir yayının hukuka uygun kabul edilebilmesi için bazı kriterleri taşıması gerekmektedir. Yargıtay tarafından belirlenen için dört kriter şu şekildedir :

1.Haber gerçek olmalıdır.

2.Haber güncel olmalıdır.

3.Haberin verilmesinde kamu yararı olmalıdır.

4.Verilen haber ile kullanılan dil ölçülü olmalıdır. Ayrıca haberde gerekli olmayan hususlara yer verilmemelidir.

3.Savunma hakkı :Savunma hakkı en temel insan haklarından biridir. Kişinin adil bir şekilde yargılanmasını sağlayan , kendine isnad edilen suçlamaları bertaraf edebileceği bir yöntemdir.  Savunma hakkı Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1129 Esas  ,  2021/23 Karar sayılı dosyasında şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Şüpheli veya sanık konumundaki kişileri koruyabilmek amacıyla ortaya çıkan savunma hakkı , bir suç isnadı ile iddia ve yargılama makamları karşısında bulunan şüpheli veya sanığa, bu suçlamadan kurtulması için tanınan düşüncelerini açıklayabilme hakkı olarak ifade edilmiştir. Ceza muhakemesi hukuku anlamında savunma, şüpheli veya sanığın yararına olarak yürütülen, hakkındaki suç isnadına karşı konulması ile fiili ve hukuki korumayı amaçlayan bir faaliyettir’’

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2019/16814 Esas , 2021/4564 Karar sayılı dosyasında sanığın savunma hakkını kullandığı bu nedenle fiilin hukuka aykırılık oluşturmadığı gerekçesiyle sanık hakkında beraat kararı verilmiştir :

‘‘İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, somut olayda; sanığın savunmasında; olay günü yeğeni olan katılan ...'nin kendisinden cep telefonunu istediğini,cep telefonunun vermesi üzerine yaklaşık 1 saat cep telefonunun katılan ...'de kaldığını, bu nedenle mesajların katılan tarafından gönderilmiş olabileceğine dair beyanda bulunduğu, katılan ...'nin de sanıkla köy kahvehaneside oturdukları sırada sanığın katılan ... ile cep telefonundan mesajlaştıklarını belirttiğine dair anlatımı, mesajların da yaklaşık 1 saatlik zaman diliminde gerçekleşmesi karşısında; sanığın eyleminin savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla sanığın iftira kastıyla hareket ettiğinin açıkça belirlenememesi nedeniyle unsurları itibariyle oluşmayan atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…’’

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

*Teşebbüs : Failin icra hareketlerini elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumunda teşebbüs söz konusu olur. İftira suçu sırf hareket suçudur. Hareketin yapılmasıyla suç tamamlanmış olur. Bu suçta salt hareket suçu söz konusu olduğu için, teşebbüs teorik olarak mümkün olmakla birlikte, gerçekleşmesi zordur. Ancak hareketin parçalara bölünebildiği durumlarda teşebbüs söz konusu olabilir.

*İştirak : Bu suça her türlü iştirak mümkündür. Genel hükümler uygulanır.

*İçtima : Aynı suç işleme kararı  icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suç oluşur ve TCK 43/1 de düzenlenen müteselsil suç hükümleri uygulanır.

Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da tek suç oluşmakta ve 43/2 de düzenlenen aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır. İftira suçunda da tek fiille birden fazla kişi hakkında soruşturma başlatılmasına neden olunursa zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır. Ancak Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 1978/ 6542 Esas,  1978 / 6609 Karar sayılı dosyasında  bu durumda tek suç oluşacağını ve cezada artırım yapılmayacağını belirtmiştir :

 ‘‘Bir dilekçe ile müdahile iki suç isnat eden sanığın eyleminin tek suç teşkil ettiği nazara alınmaksızın TCK.nun 285/1. maddesinin ikinci defa tatbiki, Bozmayı gerektirmiş ’’

İftira suçunda var olan bir suç masum bir kişiye isnad edilebilirse de suç uydurma suçunda işlenmemiş bir suç ihbar edilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun  2014/839 Esas  ,  2018/146 Karar sayılı dosyasında iftira ile suç uydurma arasındaki farklar şu şekilde açıklanmıştır :

‘‘Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle iftira ile suç uydurma arasındaki farklara ve her iki suçu birbirinden ayırmakta kullanılacak ölçütün ne olduğuna değinmek gerekmektedir. İftira suçu soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak maksadıyla yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın yoluyla bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnadıyla işlenirken, suç uydurma ise yetkili makamlara işlenmediğini bildiği bir suçu işlenmiş gibi ihbar ederek ya da bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılabilecek biçimde uydurarak işlenmektedir. Yani iftira ile suç uydurmayı ayıracak en önemli ölçüt iftira suçunda belli bir kimseye isnatta bulunulması, suç uydurmada ise uydurulan suçun belli bir kimseye isnat edilmemesidir. İftira suçunun failinde suçun mağduru hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılması ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlama amacı yani özel kasıt bulunması gerekirken, suç uydurmada bu suçun failinin hangi saikle bu suçu işlediğinin önemi yoktur. Dolayısıyla iftira suçu ancak özel kasıtla işlenebilirken, olası kasıtla işlenemezken, suç uydurmada genel kasıt yeterlidir. Failde özel kastın bulunması ve hukuka aykırı fiil isnat edilen kişinin belirlenebilir olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde iftira suçu oluşabilmektedir. İsnatta bulunulan kişinin belirlenebilir olması ve soruşturma ve kovuşturma başlatılması amacının varlığı iftira suçunun manevi unsuru içinde yer alan ancak birbirinden farklı kavramlardır. Somut olayda sanık çekle ilgili şikâyetinde katılan hakkında bir isnatta bulunmadığından ve çekin tahsili için ibrazı halinde mağdur hakkında kovuşturma yapılabileceğini bilmesi soruşturma ve kovuşturma yapılmasını sağlamak amacını göstermeyeceğinden dolayısıyla sanıkta iftira özel kastı bulunmadığından, iftira suçunun unsurları somut olayda oluşmamıştır.’’

ETKİN PİŞMANLIK

Türk Ceza Kanununun 269.maddesinde iftira suçu için etkin pişmanlık hükmü yer almaktadır. Etkin pişmanlığın ne zaman gösterildiği faile verilecek ceza bakımından önemlidir . Yine iftira edilen fiilin suç olup olmaması da uygulanacak fıkralar bakımından önemlidir. Soruşturma ile kovuşturma başlamadan önce etkin pişmanlığın gösterilmesi durumunda hakim cezada indirim yapmak  zorundayken , bu evrelerden sonra cezada indirim yapılıp yapılmaması hakimin takdirine bırakılmıştır. Etkin pişmanlığın gösterildiği ve verilecek cezalarda indirim şu şekildedir :

1. Adlî veya idari soruşturma başlamadan önce

İftira edenin, mağdur hakkında adlî veya idari soruşturma başlamadan önce, iftirasından dönmesi halinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir.

2. Kovuşturma başlamadan önce

Mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme halinde, iftira suçundan dolayı verilecek cezanın dörtte üçü indirilir.

3.Hükümden önce

Mağdur hakkında hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilebilir.

4.Mahkumiyetten sonra

Mağdurun mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilebilir.

5.Cezanın infazına başlandıktan sonra

Hükmolunan cezanın infazına başlanması halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilebilir.

*İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla etkin pişmanlık 4.fıkrada düzenlenmiştir :  

1. İdari yaptırıma karar verilmeden önce

İdari yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın yarısı,

2. İdari yaptırım uygulandıktan sonra

İdari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın üçte biri, İndirilebilir.

*Basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için, bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir.

SORUŞTURMA , KOVUŞTURMA , YAPTIRIM

5235 sayılı kanunun 14.maddesi gereği mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. İftira suçunun cezası bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. Bu nedenle görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Bu suç resen soruşturulur ve kovuşturulur.

Diğer suçlardan farklı olarak iftira suçunda dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.

Yine iftira suçunda özel bir hüküm daha vardır . 267.maddenin son fıkrasında hükmün ilanından bahsedilmektedir. Buna göre basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.

İFTİRA SUÇUNUN CEZASI NE KADARDIR ?

İftira suçunun cezası bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır.

İFTİRA SUÇUNDAN CEZA ALAN BİR KİŞİ HAPSE GİRER Mİ ?

Hakim sanık hakkında hapis cezasına hükmetmişse kesinleşmiş olan hapis cezalarının ne kadar yatarının olduğunun tespiti noktasında İnfaz Hukukunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. İnfaz Hukuku sık değişen bir hukuk dalı olduğundan kararın kesinleştiği tarih önem taşımaktadır. Kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan kurallar uygulama alanı bulacaktır.  Yine sanık hakkında hükmedilen cezanın ne kadar yatarının olduğu belirlenirken bu suçun sanık açısından mükerrer suç olup olmadığı , suçun işlendiği tarihte sanığın kaç yaşında olduğu , sanığın eğitim durumları gibi hususlar önemli olmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için uzman bir avukat ile iletişime geçmeniz tavsiye edilir .

Stajyer Avukat Sema Nur Deveci

Avukat Hüseyin Acar

Reşit Hukuk & Danışmanlık